TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ VE ANKARA TABİP ODASI ORTAK BASIN AÇIKLAMASI YAPTI: Eylemdeki TEKEL İşçilerinin Ruhsal Durumları üzerine bir Araştırma

psikiyatri.org.tr /

Eylemdeki TEKEL İşçilerinin Ruhsal Durumları üzerine bir Araştırma
Ankara Tabip Odası ve Türkiye Psikiyatri Derneği ortak çalışması
26 Şubat 2010
Genel Durum Özeti
TEKEL işçileri ve gelecekteki diğer özelleştirme mağdurları için önerilen 4/C’ye ilişkin Bakanlar Kurulu Kararnamesi 4 Şubat 2010’da Resmi Gazetede yayınlandı. 4/C diye anılan bu uygulama işçilerin toplu iş sözleşmesi ve grev hakkından yoksun kalması, ücretlerini ve tazminatlarını düşüren, çalışma güvencelerinin olmadığı bir statüdür.
TEKEL işçilerinin kazanılmış haklarını korumak için yaptıkları protesto ve yaklaşık üç aya ulaşan Ankara TÜRK_İŞ önündeki çadırlarda kalarak yaptıkları “direnme” eylemleri, Ankara başta olmak üzere tüm Türkiye kamu vicdanında haklı görüldü, desteklendi.
Serbest piyasa sisteminin inşa sürecinin temel araçlarından birini özelleştirme uygulamaları oluşturdu. Devlet küçültülerek piyasadan elini çekmiştir, kalanını da çekmeye devam etmektedir. Devlet sağlıktan, eğitimden, sosyal güvenlik harcamalarından kaçınma kararında görünmektedir.
TEKEL işçilerinin direnme eylemleri ve kararlılıkları, yapılan tüm karşı propagandalara rağmen anlamak ve anlatmak için gösterdikleri sabır, direnç sayesinde desteklendi. Gelinen aşama bu nedenle de piyasa için değil, insanca yaşam için iş yapanların ortak kazanımları konusunda ders veren niteliktedir.
 
Çalışmanın Gerekçesi
Ankara Tabip Odası ve Türkiye Psikiyatri Derneği demokratik kitle örgütleri olarak başta insan sağlığını, sonrasında sağlıkla ilişkili olabilecek her türden durumu kendine çalışma konusu olarak alma sorumluluğunu taşımaktadır. TEKEL İşçilerinin yaşamakta olduğu sürecin hem bedensel hem de ruhsal sağlığı ilgilendiren pek çok yönü vardır. Bundan hareketle bu çalışmada ruhsal durumla ilgili iki boyut ele alınmıştır: Türkçede karşılığını kaygı ya da endişe olarak bulabilen “anksiyete” ve “özyeterlilik inancı”. Kaygının en önemli nedeni belirsizliktir ve şiddetli anksiyete ruh sağlığı alanında müdahaleyi gerektiren bir durumdur. Buna karşılık belirli düzeyde anksiyete davranış motivasyonunu ve davranışın başarıyla sonuçlanmasını belirler. Özyeterlilik, kişinin çevresinde olup bitenler üzerinde etkili olabilecek biçimde bir edimi başlatıp sonuç alıncaya kadar sürdürebileceğine olan inancı olarak tanımlanmıştır. Yüksek bir “özyeterlilik” başarıyı, en önemlisi kişisel gelişim ve becerilerin çeşitlenmesini sağlar. Araştırmamızda bu iki psikolojik boyutun bazı ölçekler aracılığıyla ölçümü ve nitel yöntem kullanılarak işçilerin bu süreci nasıl yaşadıklarına ilişkin durum saptaması amaçlanmıştır.
Araştırmanın Bulguları
Halen Ankara-Sakarya’da kurulmuş olan Çadırkent’te eylemleri sürmekte olan toplam 542 TEKEL işçisine ulaşılmış ve burada sunulan ilk veriler bu örneklem üzerinden elde edilmiştir.
 
İlk bulgularımız aşağıdaki tablolarda verilmiştir:
Tablo 1 - Eylemdeki TEKEL İşçilerinin sosyodemografik profili-1
 
sayı
%
Çadır
Tokat
Adıyaman/Kahta
İstanbul
İzmir
Hatay
Samsun/Bafra
Muş
Batman
Diyarbakır
Malatya
Bitlis
Bursa
Adana
Samsun
Amasya-Gümüşhacıköy
Denizli
Manisa
Aydın
Trabzon
 
67
47
45
44
39
39
33
31
30
27
26
26
24
25
18
16
13
12
 5
 
12,4
 8,7
 8,3
 8,1
 7,2
 7,2
 6,1
 5,7
 5,5
 5,0
 4,8
 4,8
 4,4
 4,6
 3,3
 3,0
 2,4
 2,2
 0,9
Cinsiyet
Erkek
Kadın
Eksik veri
 
456
 82
    4
 
84,1
15,1
 0,7
Eğitim
Hiç okula gitmemiş
Sekiz yıl ya da daha az
Lise
Yüksek okul/üniversite
Eksik veri
 
    4
226
275
 31
    6
 
 0,7
41,7
50,7
 5,7
 1,1
Medeni durum
Hiç evlenmemiş
Evli
Ayrı/boşanmış/dul
Eksik veri
 
 28
502
 11
    1
 
 5,2
92,6
 2,1
 0,2
 
 
 
 
Tablo 2 - Eylemdeki TEKEL İşçilerinin sosyodemografik profili-2
 
Ortalama
Standard sapma
Yaş aralığı
Yaş
 40,6
    3,8
28-58
TEKEL’de çalışma süresi (yıl)
 15,4
    3,9
 2-28
Emekliliğe kalan süre (yıl)
 10,7
    5,6
 0-28
Ortalama aylık net gelir (TL)*
1248
456,6
 0-3000
*Ailede çalışan kişi sayısı birden fazla olabilir.
 
 
 
Tablo 3 - Eylemdeki TEKEL İşçilerinin anksiyete ve özyeterlilik düzeyleri ve diğer çalışmalarla karşılaştırmalar
 
Anksiyete
(ortalama±standard sapma)
Özyeterlilik
(ortalama±standard sapma)
Çalışma yılı
TEKEL İşçileri (sayı=542)
45,0±5,7
62,5±9,5
2010
Fabrika (kamu) işçileri (sayı=248)
-
45,0±8,4
2000
Fabrika (özel) işçileri (sayı=222)
-
39,7±5,3
2000
Saimekadın-Ankara (sayı=184, genel örneklem)
44,4±9,4
59,9±9,5
2007
 
 
Açık uçlu sorulara verilen yanıtlarda çoğunlukla çocuklar ve aileler için yaşanan endişe, dayanışma, direniş, değişim, kararlılık ve birlikte hareket etmenin verdiği güç temalı cümlelere rastlanmıştır.
Bulgularımıza göre Sürekli Kaygı Ölçeği ile elde edilen anksiyete ortalama puanlarının benzer yöntemle yapılan diğer çalışmaların (Tablo 3) bulgularıyla benzer olarak normal sınırlarda, hatta daha düşük bulunması, buna ek olarak bu araştırmada özyeterlilik düzeyinin diğer çalışmalarda elde edilenlerden yüksek bulunmuş olması dikkat çekicidir. Bu bulgular, öncelikle üç aya yakın bir süredir aynı ortamda her türlü olumsuz yaşam koşulları ve güçlüklere rağmen yaşamı paylaşmanın ve dayanışmanın bir sonucu olarak değerlendirilebilir.        İkinci olarak Tekel işçilerinin sürdürdükleri direnişin genel olarak kamuoyunda olumlu algılanması, buna bağlı olarak çeşitli toplum kesimlerinden gelen ve giderek artan biçimde işçilere ulaşan sosyal destek sistemlerinin etkisine bağlanabilir. Ruhsal travma ile ilgili araştırmalar stresli yaşam olaylarına bağlı olarak ruhsal tepkilerin ortaya çıkması, bu tepkilerin ruhsal bozukluğa dönüşmesi, ya da süreğenleşmesinde sosyal destek sistemlerinin yetersizliğinin önemli rolü olduğunu göstermiştir. Bu bağlamda giderek artan sosyal desteğin anksiyetenin azalması ve öz yeterlik inancının artışında önemli olduğu görülmektedir.
Üçüncü olarak örgütlü olmak ve TEKEL İşçilerinin oluşturmuş oldukları gibi ortak sınıf paydasında bir dayanışma kültürünün yarattığı, anksiyetenin en önemli nedeni olan belirsizlikle baş etme kararlılıklarına bağlanabilir. Sonuç olarak ilk bulgularımız, söz konusu örgütlü eylemlilik sürecinin kişilerin hem bir arada hem de bireysel olarak sorunlarla mücadele edebileceklerine olan inancını arttırdığı düşündürmektedir. Araştırmamızda bu değerlendirmememizi destekleyen nitel bulgular mevcuttur.
Tam tersine örgütsüz olmanın ve örgütlenme eksikliğinin, bunun yanında toplumsallaşma olanaklarının yetersizliğinin dağınıklık, karmaşa ve belirsizliğe yol açarak anksiyete ve buna bağlı ortaya çıkabilecek patolojik davranış biçimlerini besleyeceği, bu durumun toplumsal yansımalarının çok vahim sonuçlara yol açacağı öngörülebilir.
  
Duruma razı olmasak bile görmezden gelmenin yanlışta ortaklaşmak olduğunu düşünüyoruz. Sözünü ettiğimiz yanlış, eğitim sağlık, üretim, sanayi, tarım, hayvancılık alanında olan ne varsa kamu yararı yerine piyasanın hizmetine özel hale getirilmeyi kapsamaktadır. TEKEL işçisi kendisi için ne istiyorsa hepimiz için ister durumundadır. Toplumsal barış ve güvenli gelecek için yan yana durmak insanım diyen için zorunluluk, sendikalar, demokratik kitle örgütleri için sorumluluktur. Bu sorumluluk ve zorunluluk aynı zamanda kamu erkine aittir.
 
Prof. Dr. Gülriz Ersöz                   Doç. Dr. İnci Özgür İlhan             Yrd. Doç. Dr. Fatma Yıldırım              Doç. Dr. Burhanettin Kaya           
Ankara Tabip Odası Başkanı       Ankara Tabip Odası                     Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi        Türkiye Psikiyatri Derneği


                   
                                  
 
 
26 ŞUBAT 2010 TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ VE ANKARA TABİP ODASI TARAFINDAN YAPILAN ORTAK BASIN TOPLANTISINDA TPD ADINA YAPILAN KONUŞMANIN METNİ
 
BELİRSİZLİK GELECEK KAYGISINI ARTIRIR, GÜVENCESİZ ÇALIŞMA RUH SAĞLIĞINI BOZAR…
 
GÜVENCELİ İŞ, SAĞLIKLI GELECEK…
 
 
Tekel işçilerinin Ankara’da gerçekleştirmeye devam ettikleri eylemlerinin ve direnişlerinin 75. gününü geçtik. Tekel işçileri çalıştıkları işletmelerin özelleştirilmesi sonrasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4C maddesi uyarınca geçici personel olarak çalıştırılmak istenmesi üzerine  3 aya yakın süredir Ankara kışında, var olan tüm olumsuz koşullara ve baskılara rağmen eylemdeler.  Uzayan sürecin etkisinde yorgun olduklarını söyleseler de, umutlu ve kararlı olduklarını her fırsatta yineliyorlar. Günler uzadıkça dayanışma ruhunun onları daha fazla sardığını, çok farklı diyarlardan gelen insanların aynı kaptan yemek yerken dahada da yakınlaştıklarını ifade ediyorlar.
 
Peki Tekel işçileri neden 75 gündür eylemdeler? 4C olarak bilinen yasa maddesinin onlara dayattığı istihdam biçimine karşı çıktıkları için bu eylemi sürdürüyorlar. 657 sayılı Kanunu’nun 4C maddesinde geçici personel; “Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğunda Devlet Personel Dairesi’nin ve Maliye Bakanlığı’nın görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.” şeklinde tanımlanmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarındaki geçici mahiyette işleri yürütmek üzere, 2004/7898 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan esaslar çerçevesinde 4C konumunda çalışanların bir mali yılda on ayı geçmeyecek şekilde çalışmaları tanımlanmıştır ve ücretleri her yıl Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenmektedir. Yılda en fazla 10 ay çalıştırılabilecekleri için, yıllık ortalaması hesaplandığında 4C personeline ödenen ücret, asgari ücretin altına düşmektedir. Geçici personele, bu kararda belirtilen ücretler dışında herhangi bir ad altında ücret ödenmemekte ve sözleşmelerine bu yolda hüküm konulamamaktadır. 4C statüsünde çalışanların çalışma saat ve sürelerinin belirlenmesinde, devlet memurları için tespit edilen çalışma saat ve süreleri dikkate alınmakta; ancak personel kendisine verilen görevleri çalışma saatlerine bağlı kalmaksızın sonuçlandırmak zorunda bulunmakta ve bu çalışma karşılığında herhangi bir fazla mesai ücreti ödenmemektedir. Yıl içinde hekim raporu ile kanıtlanan hastalıklar için çalıştıkları her dört ay için iki günü geçmemek üzere ücretli hastalık izni verilmektedir. Rapor süresinin iki günü aşması hâlinde aşan kısım için ücret ödenmeyeceği hükme bağlanmıştır. Aynı karar gereğince 4C statüsünde çalışanlar sendikaya üye olamazlar ve sözleşmelerinin feshinde herhangi bir tazminat ödenmeyeceği belirtilmektedir.
Türkiye Psikiyatri Derneği Dünyayı saran ekonomik krizin başladığı günden bu yana yapılmış çok sayıda araştırmanın verilerine dayanarak işsizliğin, yoksulluğun ve güvencesiz çalışma koşullarının ruh sağlığını olumsuz etkilediği yönünde bir çok basın açıklaması yapmıştır. Bu araştırmaların bulgularına göre işsiz bireylerde depresyon riski iki kat, intihar riski ise üç kat artmaktadır. Bu bireyler alkol ve madde kullanımına yönelebilmektedir. Özellikle sonradan oluşan maddi kayıplar ve sosyoekonomik sınıf kaymalarının depresyon ve intihar ile ilişkili olduğu bilinmektedir.  İşsizlikle doğrudan ilişkili olan yoksulluğun da depresyon ve intihar riskini artırdığı yapılan araştırmalarla gösterilmiştir. Ancak sadece işsizlik değil, işin niteliği de ruh sağlığı ile yakından ilişkilidir. İş, özellikle erişkin yaşam döneminde öz-yeterlilik ve öz-saygı gibi benliği düzenleyen işlevler ile kendini gerçekleştirmek için gereken toplumsal yapı arasında önemli bir köprü oluşturması nedeniyle oldukça önemlidir. Bu nedenle insanların insanca yaşam koşullarını sağlayabilecek bir işte çalışmaları ruhsal sağlıkları açısından son derece önemlidir.
 
Tekel işçileri 75 gündür olumsuz hava koşullarında, temel gereksinimlerini bile yeterince karşılayamadan insanca bir yaşam için taleplerinin kabul edilmesi amacıyla eylem yapmakta ve bir dayanışma örneği göstermektedirler. Çünkü onlara önerilen 4C statüsü ile aileleri ile birlikte yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda kalacak olan işçiler hem fiziksel hem de ruhsal sağlıklarının olumsuz etkileneceğinin, hastalandıklarında temel bir insan hakkı olan sağlık hakkından bile yararlanabilmelerinin, rapor alabilmelerinin engelleneceğinin, olanaksız olacağının farkındadırlar. Ayrıca çalışma saatlerinin belirsizliği ve kendilerine verilen görevleri çalışma saatlerine bağlı kalmaksızın sonuçlandırmak zorunda bulunmaları nedeniyle zorlu çalışma koşulları ile karşı karşıya kalacakları açıktır. Bu durum işçilerde çeşitli ruhsal hastalıkların ve tükenmişlik sendromunun ortaya çıkma ve kalıcı hale gelme riskini arttıracaktır. İnsanca yaşam koşullarına sahip olabilmeleri için gerekli koşulların sağlanamamış olması ve geleceğe ilişkin belirsizliğin sürmesi tekel işçilerinin ruh sağlığının olumsuz etkilenmesine yol açacaktır. Mevcut durum işçilerin ailelerinde ikincil örselenmelerin ortaya çıkmasına yol açabilecektir. Bir mücadele ve tepki biçimi olarak tercih ettikleri açlık grevi gibi eylemlerin fiziksel ve ruhsal örselenmelerinin düzeyini daha da artıracağı tıbben öngörülmektedir.
 
Son günlerde yaşanan bazı gelişmeler, işsizliğin, iş kaybının ve güvencesiz çalışmanın yarattığı sorunları azaltmaktan çok artırmaya yönelik etkileri olacağını göstermektedir. Ekonomik krizin yaşandığı ve etkilerinin halen sürdüğü bu dönemde, iş güvencesinin sağlanması, işsizlik parasının artırılması, kapsamının genişletilmesi, sağlık hizmetlerinde katkı payının kaldırılması, ruhsal destek ünitelerinin kurulması vb. yönünde gelişmeler beklenirken işsiz kalanların sağlık güvencelerinin 100 günden 10 güne düşürülmesi, sağlık hizmetlerinden katkı payı alınması ve miktarın artırılmasının dikkat çekici ve kamuoyu vicdanında rahatsızlık yaratmakta ve anayasamızda yer alan sosyal devlet anlayışını zedelemektedir. .  
 
Türkiye Psikiyatri Derneği olarak başta Tekel işçileri olmak üzere hiçbir kamu çalışanının 4C kapsamına alınarak zorlu çalışma koşullarına maruz bırakılmamasının ve işçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesine yönelik gerekli düzenlemelerin yapılmasının  toplum ruh sağlığının korunması açısından da gerekli olduğunu bir kez daha bildiririz.
 
Doç. Dr. Burhanettin Kaya
Türkiye Psikiyatri Derneği
Merkez Yönetim Kurulu adına