Basın Açıklaması

psikiyatri.org.tr /

Basına ve kamuoyuna

Bolu ili Kartalkaya bölgesinde bir otelde çıkan yangın ile hepimizi derinden yaralayan bir acıya şahit olduk. Karne sevinci ile tatil yapmakta olan çocukların, ailelerin, yurttaşlarımızın ve otel emekçilerinin yaşadığı bu felaket nedeniyle öncelikle yakınlarını kaybedenlere baş sağlığı, yaralılara acil şifalar diler, Türkiye Psikiyatri Derneği olarak her türlü ruhsal desteğe hazır olduğumuzu bildiririz. 

Deprem, yangın, sel gibi doğal afetler, bireylerin ve toplumların ruh sağlığını derinden etkileyen travmatik yaşantılardır. Her ne kadar doğal olarak nitelendirilse de tehlikenin öngörülmediği, yeterli önlemin alınmadığı, ihmallerle şiddetinin arttığı koşullarda toplumsal etkilenme düzeyi katlanarak artmaktadır. Bu acı olayda da bir kez daha yapıların üretiminden denetimlerine kadar her aşamada, rant ve kâr uğruna yaşamın hiçe sayılmasından kaynaklanan bir yıkım yaşandı. Yaşadığımız bu büyük acı ve kayıplarla ilgili ruhsal etkilenmeyi daha da artıran durum, tüm bu yaşananların önlenebilir olduğunun, insanlarımızın göz göre göre yitirildiğinin bilinmesidir. 
Bu tür acıların bir daha yaşamaması için yapılması gerekenleri tüm gerçekliği ile ifade etmek kamusal bir sorumluluk, güvenli bir gelecek ve ruhsal sağlık için zorunluluktur. Toplu yaşama yönelik yapılarda can güvenliğini ilgilendiren sistemlerin kurulması ve düzenli denetlenmesi, bakımlarının yapılması ulusal ve uluslararası ölçüt ve ilkelerle, teknik şartnameler ve yönetmelikler oluşturularak belirlenmiştir. Bu niteliklerin sağlanması ve sürdürülmesi ile mümkün olan mekân güvenliğinin sağlanması tüm yurttaşlar için kamusal bir haktır! Bilinmektedir ki, kamusal yararın ve bilimin gereği yerine getirildiğinde olayın gerçekleşme sebebi ne olursa olsun, günümüz teknolojisi yangın felaketlerinin önlenmesine ve büyümesine engel olacak, yıkımları büyük ölçüde engelleyecek olanaklara sahiptir. 

Bununla birlikte ülkemizdeki uygulamalar, denetim eksikliği ve yetersiz mevzuat düzenlemeleri, bazı kişi ve kuruluşların sorumsuzca tutumları daha önce Aladağ'da olduğu gibi yangınların katliamlara dönüşmesine yol açmaktadır. Yaşanan kayıpların başta gelen sorumluları denetim görevini yapmayan kurum ve kuruşlar ile kâr hırsıyla güvenlik tedbirlerini almaktan imtina edenlerdir. Vatandaşlarının yaşamlarını ve güvenliklerini sağlamak için gerekli önlemleri almakla yükümlü olan devlet kurumları, bu sorumluluğunu tam olarak yerine getirmediği gibi acil durum ve afetlerde kriz yönetimi ve müdahale süreçlerindeki eksiklik ve yetersizliklerle yeni yıkımlara sebep olmaktadır. 

Doğası gereği afetlerin ani ve beklenmedik oluşu, ruhsal iyilik halinin en önemli koşullarından biri olan temel güvenlik duygusunu zedeleyerek etkilenen bireyleri tehlikelerle dolu, adaletsiz bir dünyada yalnız ve çaresiz hissettirir, belirsizlik hissini artırır ve kaosa yol açar. İlerleyen süreçte travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete, yas tepkileri ve somatik yakınmalar gibi ruhsal sorunların gelişmesine neden olur. 
Yaşanılan bu facialarda kaosu ve travmatik etkilenmeyi arttıran bir diğer sorun yayın yasağı adı altında toplumun uygun ve yeterli bilgiye ulaşımının kısıtlanması durumudur. Afet ve krizler sonrası entegre bir kayıt sisteminin ve kamuya açık ve sistematik bir bilgilendirmenin yokluğunda ülkenin pek çok yerinden yakınlarından haber alabilmek için çabalayan, resmi kaynaklar tarafından sağlıklı ve güvenilir bilgiye ulaşması mümkün olmayan insanlar belirsizlik ve çaresizlikle riski değerlendirememekte, tehlikeli davranışlara yönelebilmektedir. Bilgi verilmeyişi veya yanlış bilgilendirme toplumda güvensizlik yaratıp, yersiz söylentilere neden olmaktadır. Etkili bir krize müdahale için topluma olayla ilgili veriler güvenilir bilgi kaynaklarından açıklayıcı, açık ve empatik bir şekilde sunulmalı, bireylerin ihtiyaçlarına ve hassasiyetlerine uygun davranılmalıdır. Doğru bilgilendirme, kriz yönetiminde toplumsal dayanışmayı artırırken, bireylerin kendilerini daha güvende hissetmelerine ve travmatik olayın etkilerini daha sağlıklı bir şekilde atlatmalarına yardımcı olur. Bu nedenle, bilgilendirme süreci, yalnızca bilgi paylaşımı değil, aynı zamanda psikososyal bir destek aracıdır. Yaşanan yas sürecinin sağlıklı sürmesini ve acıyı azaltan en önemli faktör yaşananların toplumla paylaşılması, acının değer görmesi, sorumluların hesap vermesi ile bu acının geleceği daha da güvenli kılacak gerekli dönüşümleri sağlayabilmesidir. Özellikle kamu otoritesinin topluma hızla doğru bilgi aktarması gerekirken insanların bilgi edinme hakkına ve tanıklığa engel olacak şekilde kullanılmaya evrilen yayın yasağı yaklaşımı terkedilmelidir. Deprem döneminde sosyal medyanın yavaşlatılmasının deprem bölgesinde ve enkazda henüz sağ olanlara olan iletişime nasıl zarar verdiği hafızalardadır. Başta travmayı yaşayanlar ve yakınlarından haber almaya çalışanlar olmak üzere, tüm toplumun sağlıklı ve doğru bilgi alacağı bir kriz bilgilendirme sistemi acilen kurulmalı; toplumsal tepkiyi azaltmayı hedeflemek yerine, uygun şekilde tepkinin ifade edilebileceği olanaklar yaratılmalıdır.

Yangından 24 saatten fazla zaman geçtiği halde hâlâbölgede bir kriz yönetimi planının oluşturulmadığı görülmektedir. Olay sonrası gerek kayıpların taşınması ve teşhisi sırasında kullanılan yöntemler, gerek tatil bölgesinde olağanlığın sürdürülmesi gibi uygulamalar bireysel ve toplumsal yas sürecini olumsuz etkileyecektir. Yaşanılan kitlesel travmatik olaylar sonrası geribildirimler dikkate alınarak bundan sonra yaşanabilecek böylesi durumlar için afete uygun müdahale planlarının oluşturulması gereklidir. 

Ülkemizde giderek önlenebilir ölümlerin 'sıradan' hale gelmesi, sorumlulardan cezasızlık ortamında hesap sorulmaması ve bu durumun başka felaketlere yol açması nedeniyle oluşan güvensizlik ortamı kabul edilemez.Toplumun ruhsal açıdan güçlenmesi ve desteklenmesi için yargı,  gücünü toplumsal belleği bozacak şekilde yasaklarla bilgilendirmenin engellenmeye çalışılmasından yana değil tavizsiz şekilde kamu yararını önceleyerek, suçluların ve tüm sorumluların cezalandırılmasından yana kullanmalıdır.

Türkiye Psikiyatri Derneği olarak sürecin takipçisi olacağımızı, aynı acıların bir daha yaşamaması için gerekli tedbirlerin alınmasında ve sorumluların hesap vermesi sürecinde ruhsal sağlığın korunması ve ruhsal zorlukların önlenmesi adına taraf olduğumuzu, faciadan etkilenenlere her türlü desteği sunmaya hazır olduğumuzu bildiririz.

 

Saygılarımızla,

 

Türkiye Psikiyatri Derneği ​​​​​Türkiye Psikiyatri Derneği
Afetlere Hazırlık ve Müdahale Birimi ​​​Merkez Yönetim Kurulu