Binlerce insanımızı kaybettiğimiz, yüzbinlerce insanımızın yaralandığı, geniş bir coğrafyada etkili olan 6 Şubat Depremi hepimizi derinden etkiledi. Her türlü dayanışma ile toplum olarak birbirimizin acılarını paylaşmaya, sarmaya çabalıyoruz.
Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı “bedensel, ruhsal ve toplumsal yönden tam bir iyilik hali” olarak tanımlar. Deprem geniş bir coğrafyada geniş bir nüfusun etkilendiği, tıbbi, ekonomik ve toplumsal sonuçları da olan büyük ölçülü bir doğal afettir. Depremde sağ kalanların bir kısmı bedenen yaralansa da tamamı ruhen yaralanır. Dildeki depremzede kavramı sağ kalanların tümünü tanımlar ve ayrımsız olarak bütün sağ kalanların zedelenmiş olduğu ifade edilir. Deprem gibi afetler sonrasında etkilenen kişilerde anormal bir duruma sağlıklı bir tepki olarak ortaya çıkan ve kişilerin işlevselliğini bozan akut stres yanıtına ek olarak gelişebilen akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, çeşitli anksiyete bozuklukları, psikotik bozukluklar gibi çok sayıda ruhsal bozukluk da kişilerin çalışma gücünü ve isteğini, zihinsel yoğunlaşmasını belirgin ölçüde azaltmaktadır. Öte yandan kişilerin depremde yitirdiği eş, çocuk, ana-baba, akraba, arkadaş, komşu ve maddi değerler yanında yaşadığı ortamın değişmesi kişide bir bozukluk olmasa bile yas (matem) denilen doğal bir ruhsal tepkiyle de çalışma gücünü ve verimini etkiler.
Anayasa’nın 2, 5, 17 ve 56. maddeleri uyarınca devlet tüm yurttaşlarının yaşam ve sağlık hakkını korumak, geliştirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün afetin kendisinin ve yol açtığı maddi/manevi kayıpların ve yaşattığı dehşetin büyüklüğü nedeniyle ruhsal bir zorlanma halinde oldukları kabul edilen depremzede sağlık çalışanlarının sağlıklarının korunmasını, düzelmesi halini sağlayacak tedbirleri almayı, gerekli organizasyonu yapmayı kapsadığı açıktır. Bu nedenle depremin yol açtığı bir sağlık sorununu belgeleyen herhangi bir sağlık kurulu raporu vb. olmaksızın, bir yakınını kaybedip kaybetmediğine bakılmaksızın depremzede sağlık çalışanları kendileri istemedikleri takdirde çalışmaya zorlanmamalıdır. Bu koşullar altında onları çalışmaya zorlamak devletin insanı koruma temel ödevi ile bağdaşmayacağı gibi toplumun tümünde onarılamaz yaralar açacaktır.
Devlet Memurları Kanunu’nun 105. maddesinde sağlığı bozulan kamu görevlilerine iyileşinceye kadar izin verileceği, yakınlarının sağlıkları ile ilgili bakım, gözetim yükümlülükleri ortaya çıktığında izin verileceği düzenlenmiştir. Yine Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde beden ya da ruh sağlığı bozulması yanında, toplumsal sağlığın bozulması bağlamında kişinin yakınlarının ölümü, ailece bir felaket yaşamış olma gibi durumları görev yeri değişimi yönünden gerekçe olarak kabul etmiştir.
Toplumun sağlık hizmetine duyduğu ihtiyacın karşılanması toplumun bir parçası olan sağlık çalışanlarının sağlığının bozulması pahasına yerine getirilemez. İdareye çok sayıda gönüllü sağlık çalışanının meslektaşlarının görevini devralmak üzere başvuru yaptığı bilinmektedir. Kamu hizmetinin herhangi bir aksamaya yer vermeksizin gönüllü sağlık çalışanları eliyle yürütülmesi mümkün olabilecektir.
Bir diğer sorun ise sağlık çalışanlarının güvenli olmayan, depremde ciddi biçimde hasar görmüş sağlık kuruluşlarında çalışmaya zorlanmasıdır. Her gün artçıların devam ettiği bir tabloda, deprem nedeniyle yaralanan insanların tedavisini sürdürürken can güvenliği kaygısının sürekli artması söz konusudur. Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler uyarınca herkesin güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarını isteme hakkı vardır. Yaşam ve sağlığın risk altında olduğu durumlarda çalışma görevi sınırsız değildir. Böyle bir durumda, sorun bir tutanak altına alınarak sağlık kuruluşunun yöneticisine uygun araçlar ile iletilip riskten koruyucu tedbirin alınması, aksi halde 6331 Sayılı Kanunun 13. maddesi uyarınca çalışmayı sürdürme koşullarının bulunmadığı bildirilebilir. Bu başvuruya rağmen sorunun giderilmemesi ya da aynı yerde çalışmaya zorlanma durumunda meslek örgütü ve meslek derneklerine de bildirilerek çalışma sonlandırabilir.
Depremden etkilen ve tıpta uzmanlık eğitimi verilen sekiz ilde (Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Şanlıurfa) 304 uzmanlık eğitimi programında 3685 uzmanlık öğrencisi eğitim görmekteydi. Ancak 20 Şubat Hatay depremi sonrasında Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ)ve Adana Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Hastaneleri boşaltılmıştır. Hatay MKÜ akademik ve idari olarak desteklenmek, bilişim desteği almak ve ortak çalışmalar yapmak üzere Niğde Ömer Halis Demir Üniversitesiyle eşleştirilmiştir. Bu üniversitenin kendi hastanesi olmayıp Niğde Eğitim ve Araştırma Hastanesini kullanmaktadır. Bazı anabilim dalları öğretim üyesi yokluğundan kurulamamıştır. Adana ÇÜ Hastanesi ise Yüreğir Devlet Hastanesine taşınacaktır. Deprem bölgesinin tıp fakültesi ve hastane kapasiteleri ile eşleştirilen üniversitelerin tıp fakülteleri ve hastanelerinin uzmanlık eğitiminin verilebilmesi bakımından koşulları ve olanakları karşılaştırıldığında aralarında belirgin farklılıklar olduğu görülmektedir.
Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’nin 11/4. Maddesinde deprem gibi hizmetin olağan işlemediği hallerde uzmanlık öğrencilerinin hekimlik görevlerini yürütmek üzere eğitim gördüğü kurumda veya aynı il içerisindeki sağlık tesislerinde görevlendirilebilecekleri belirtilmiştir. Ancak yukarıda yer verilen açıklamalar tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi gören öğrenciler yönünden de geçerlidir. En temel hakları korunmaksızın yapılacak her türlü görevlendirme hukuka aykırı olacaktır. Bunun yanı sıra Yönetmeliğin 16. maddesi uyarınca afet bölgelerinde uzmanlık eğitimi görenlerin kurum değiştirme talebinde bulunmaları mümkündür. Geçiş koşullarının nasıl olacağı belirsizliğini korumaktadır. Tüm bu sorunların görüşülmesi ve bir karara bağlanması için gerekli olduğu halde Tıpta Uzmanlık Kurulu, kuruldaki TTB temsilcimizin ısrarlı çağrılarına karşın henüz toplanmamıştır.
Depremden etkilenen tıp fakültelerinin öğretim üyelerinin de aileleri ile barınma olanağı buldukları illerdeki üniversitelerde geçici görevlendirilmelerine olanak tanınması bu zor süreci atlatmalarını sağlayacaktır.
TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu Yürütme Kurulu olarak sağlık hizmetlerini, mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitimini derinden etkileyen bu yıkımın ve yaraların en kısa zamanda sarılması, bu amaçla tüm tarafların görüşlerinin alınması en büyük dileğimizdir.
TTB-UDEK Yürütme Kurulu Türk Torsaks Derneği Türkiye Psikiyatri Derneği