TPD'NİN PSİKOLOJİK SORUNLU VATANDAŞLARIN ASKERE SEVKLERİNDEN ÖNCE ASKERLİK ŞUBELERİNE BİLDİRİLMESİ HAKKINDAKİ UYGULAMAYA YÖNELİK YAPTIĞI GİRİŞİMDE GELİŞME

psikiyatri.org.tr /

Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Türkiye Psikiyatri Derneği

İlgi: 24.04.2006 tarih ve 79/2006 sayılı yazınız.

Psikolojik sorunlu vatandaşların askere sevklerinden önce askerlik şubelerine bildirilmesi hakkındaki ilgi yazınız incelenmiştir.
Bakanlığımız ile Milli Savunma Bakanlığı arasında imzalanan protokol gereği, resmi ve özel hastanelere başvuran psikolojik sorunlu yükümlülere ait hasta bildirim formlarının doldurularak düzenli olarak Askerlik Şube Başkanlıklarına bildirilmesi 12.12.2005 tarih ve 23110(2005/178) sayılı genelgemiz ile il valiliklerine bildirilmiştir.
Ancak anılan genelge doğrultusunda, ilgide kayıtlı yazınızla ilgili olarak Milli Savunma Bakanlığından konu hakkında görüş sorulmuş olup, genelgeye göre işlemlerin devam etmesi bildirilmiştir.
Bilgilerinize rica ederim.

Doç. Dr. Osman Güler
Bakan a.
Genel Müdür V.



Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne

İlgi: Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 12/12/2005 tarih ve 23110 sayılı yazısı

Psikolojik sorunlu vatandaşlarımızı askere sevkinden önce belirleyecek haklarında “Askerliğe elverişli değildir” kararını sevklerden önce alabilmek, hasta olmalarına rağmen askerliğe elverişli olanları uygun bir sınıflandırmaya tabi tutmak, hizmetleri sırasında takip, kontrol ve tedavilerini sağlamak amacıyla yapılan çalışmalar kapsamında, resmi ve özel sağlık kuruluşlarının psikiyatri kliniklerinde muayene ve tedavi edilen, on yedi yaşından büyük, askerliğini yapmamış erkek vatandaşlarımızın kimliklerinin askerlik şubelerine bildirilmesi için Sağlık Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı arasında imzalanan protokol ve ekleri, Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu’nun 29/03/2006 tarihli toplantısında incelenmiş ve aşağıdaki görüşe varılarak Bakanlığa iletilmesi kararına varılmıştır.

Protokol’ün Esaslar başlıklı 3. maddesinin D bendinde, Ek Ç’deki listede yer alan 5 hastalığın kişinin “… askeri ortamda kendisinin ve bulunacağı toplumun can ve mal güvenliğini tehlikeye sokabilecek…” özellikte olduğu ve bunların hastanın “…rızası alınmaksızın hekim tarafından res’en bildirilecek…” olduğu belirtilmektedir.

  1. EkÇ’de yer alan beş hastalığın can ve mal güvenliğini tehlikeye sokabilecek olma bakımından başka psikiyatrik hastalıklardan daha yüksek risk taşıdığı yolundaki görüş, kanıttan çok izlenime (klinik izlenime ve büyük ölçüde değer yargılarına dayalı bir izlenime) dayalıdır. Başka bir deyişle, hasta mahremiyeti ve hakları ile hastanın ve çevresinin can ve mal güvenliği birlikte düşünüldüğünde, bu beş hastalık için can ve mal güvenliğinin öncelikli olmasının etik olarak uygun olduğunu düşündürecek yeterli kanıt yoktur.
  2. Klinik ve askeri-idari sorunlar birlikte göz önüne alınarak düşünüldüğünde, mahremiyet veya haklar gözetilmeksizin bildirilmesi gereken hastalıklarda bulunması beklenen özellikler, şunlar olabilir:
    • Hastalığın güvenliği tehlikeye sokacak özelliklerinin-belirtilerinin klinik tecrübeye ve iyi bir anamneze rağmen kesinlikle öngörülemez olması ya da bu öngörülemezliğin başka psikiyatrik hastalıklardakine göre çok daha belirgin bir sorun yaratması: Listedeki beş hastalığın bu özellikler bakımından benzeşen tek özellikleri, dürtü kontrolündeki güçlüktür. Ancak bu, öngörülemez olduklarını ya da güvenliği başka hastalıklardan daha çok tehlikeye sokacaklarını göstermez. Örneğin şizofrenide, mani epizodunda ya da dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun ardından gelişebilen davranım bozukluklarında da dürtü kontrolünde öngörülmesi kolay olmayan güçlükler ortaya çıkabilir. Buna engel olmak için alınacak tek önlem hastanın rızası olmadan bildirimde bulunmak değildir. Bu sorunlar, askerlik şubelerinde, birliklerde ve asker hastanelerinde verilen tıbbi hizmette ve idarede yapılacak düzenlemelerle de önlenebilir. Bu bağlamda, ayrıca, pedofili ve voyörizmin can ve mal güvenliği için doğrudan bir tehlike oluşturmaktan çok, ahlaki-idari-sosyal zorluklar oluşturma riski taşıdığını, bunun da çözümünün hastanın rızası alınmadan bildirimde bulunmak yerine tıbbi ve idari düzenlemeler oluşturmaktan geçtiğini belirtmek isteriz. 
    • Hastanın başvurma ve tedavi girişimleri sırasında hekimle işbirliği yapma ya da tedaviye cevap verme ihtimalinin düşük olması: Listedeki beş hastalığın bu özellik bakımından da başka hastalıklardan ayrı bir grup oluşturduğunu düşünmek mümkün değildir. Bu hastalıklarda tedavi olma motivasyonunun yüksek olduğu vakalarla karşılaşılabildiği gibi, başka hastalıklarda da tedavi için işbirliği yapma ya da tedaviye cevap verme ihtimali düşük olan vakalar görülebilmektedir.

TPD-MYK, bu hususlar birlikte düşünüldüğünde,

  1. hastanın ve velisinin rızası alınarak bildirimde bulunmanın uygulamada kolaylık getirebileceği,
  2. ancak rıza alınmaksızın bildirilmesi istenen hastalıkların birliklerde sivil hayattakinden daha büyük risk taşıyacak nitelikte olmadıkları

kanaatine varmıştır.

Bilginize saygı ile sunar, gerekli düzenlemeler yapılırken bu görüşlerin dikkate alınmasını dileriz.