Türkiye Psikiyatri Derneği
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Açıklaması
Kadınlar hemen hergün cinsel şiddete, tacize ya da tecavüze uğruyor. Dünya Sağlık Örgütü cinsiyete dayalı şiddeti; kadınlarda fiziksel, cinsel, psikolojik herhangi bir zarar ya da üzüntü doğuran veya bu sonucu doğurmaya yönelik, özel yaşamda veya kamu yaşamında gerçekleşebilen, her türlü davranış, tehdit, baskı veya özgürlüğün keyfi biçimde engellenmesi olarak tanımlamakta. Türkiye’de kadınların en az yüzde 36’sı fiziksel şiddete, yüzde 12’si cinsel şiddete maruz kalmakta. 15-24 yaş arasındaki kadınlarda fiziksel şiddete maruz kalma oranı diğer yaş gruplarının yaklaşık üç katı (1). 2017 yılında kadına yönelik şiddetle ilişkili olarak 290 kadın, 2018 yılı kasım ayına dek 203 kadın erkekler tarafından öldürüldü (bianet.org).
Kadına yönelik şiddet; bir insan hakları ihlali ve suçtur. Ülkemizin imzaladığı kadına yönelik şiddete karşı uygun yasal yaptırımlar ve politikalar geliştirilmesini öngören uluslararası sözleşmelerin gereklerinin yerine getirilmesi şiddeti engellemenin en önemli aşamalarından biridir. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a uygulamada, sadece ‘aileyi korumaya’ yönelik olarak işlerlik kazandırılmaya çalışılmakta, hükümet yetkilileri ve kimi kadın düşmanı muhafazakar kurumlar kanunun şiddete maruz kalan kadınları korumaya yönelik kısmını hiçe saymaktadırlar. ‘Devlet kadınlara para veriyor onlar da yüzümüze bakmıyor’ ya da ‘İyi bir çocuk yetiştirmek daha elzemdir, seçimde hiçbir kadına oy vermeyeceğim’ açıklamalarını yapan yetkililer açıkça mevcut cinsiyetler arası eşitsizliği ve ayrımcılığı daha da körüklemektedir. Artan dini ve muhafazakar kadın düşmanı söylemler kadınların yaşam hakkı, çalışma hakkı, birey olma ve şiddetten korunma haklarına yönelik saldırıları artırmaktadır.
Birleşmiş Milletler’in “Kadına Yönelik Şiddeti Sonlandırmak için Birleşin” kampanyasının bu yılki ana teması “Dünyayı turuncuya boyayalım: Beni de Duy”başlığını taşımaktadır. “Me Too” hareketinden esinlenerek “Beni de duy” anlamına gelen “HearMeToo” kampanyası her sınıf, ırk, meslek, sosyo-ekonomik düzeyden kadının şiddete karşı dayanışmasını, cezasızlık kültürüne karşı mücadelesini küresel düzeyde yükseltmeyi amaçlamaktadır. Şiddete maruz kalan kadın ve kız çocuklarını dinlemek ve inanmak, şiddete karşı sessizlik kültürünü sonlandırmak, mağdurun inanılırlığını sorgulamak yerine failin hesap vermesine odaklanma çağrısı yapmaktadır. Şiddeti sonlandırmak için herkesi dünyanın her yerinde görülen kadına yönelik şiddeti tolere etme, hoş görme ve inkar etmekten vazgeçmeye çağırmaktadır.
Sonuç olarak, kadınların ruh sağlığı, özgürce kendi yaşamları hakkında karar verebilmelerinden ve insan haklarından ayrı düşünülemez. Ülkemizde bugünlerde kadınlar kazanılmış haklarının geri alınma tehlikesini yaşamaktadırlar. İmzalanan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (Birleşmiş Milletler, CEDAW) ve kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıkla mücadelede alanındaki en yeni ve kapsamlı metin olan İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerin gereklerine uyulmalı, bu alanda çalışan kadın örgütleri, meslek odaları ve uzmanlık derneklerinin uzun yıllardır biriktirdikleri bilgi ve deneyimlerden yararlanılmalıdır. Eğitim, basın-yayın gibi alanlarda kadınları aşağılayan cinsiyetçi söylemlerden vazgeçilmeli, kadını önceleyen politikalar üretilmelidir.
Kadın ve Ruh Sağlığı Çalışma Birimi
1. Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi, 2015.