TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ
25 KASIM 2016
DÜNYA KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ ÖNLEME GÜNÜ
BASIN AÇIKLAMASI
Çocuk yaşta evlilikler ve çocuğun cinsel istismarı meşrulaştırılamaz!
Basına ve Kamuoyuna,
Kadın ruh sağlığı alanında her sene dile getirdiğimiz sorunların, son yıllarda yaygınlık ve şiddet açısından giderek artış gösterdiğine hep birlikte tanık olmaktayız. Ne yazık ki her 25 Kasımda olduğu gibi, bu yıl da gündemimizi kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, savaş/ çatışma ortamının ağır bedelleri ve cinsel istismar oluşturmaktadır. Bu yıla damgasını vuran; toplu çocuk istismarı olguları, boşanmanın zorlaştırılmasını içeren komisyon çalışmaları, kadın ve çocuklara hizmet sunan dernek ve vakıfların kapatılması ve cinsel istismar suçlarında yapılması planlanan düzenlemeler olmuştur.
Toplumsal barış ortamının sağlanamadığı ülkelerde, bireylerin ruhsal sağlıklarının daha sık bozulduğu, bu durumdan kadınların daha fazla etkilendiği bilinmektedir. Toplumsal şiddet ve çatışma ortamı bireysel şiddet olgularının da artması ile sonuçlanmaktadır. Şiddetin nesnesi de sıklıkla kadınlar ve çocuklar olmaktadır.
2016 yılında 20 Kasım’a kadar 236 kadın öldürüldü, 71 kadın tecavüze uğradı. Kadınların %22'si ayrılmak istedikleri ya da barışmayı reddettikleri için eşleri/ eski eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürüldü. Cinayetlerin %9'u sokak ortasında işlendi.
1 Ocak- 20 Kasım 2016 tarihleri arasında medyaya yansıyan 368 kız çocuğuna cinsel istismar vakasında; kız çocuklarının %55'ine öğretmenleri, %7'sine okul çalışanları (kantinci, temizlikçi, elektrikçi, servis şoförü vs), %6'sına akrabaları (baba, üvey baba, ağabey, kardeş, kuzen, diğer erkek akrabalar), %3,5'ne okul yakınında bulunan büfe-market çalışanları/sahipleri cinsel istismarda bulundu. Cinsel istismara maruz kalan kız çocuklarının %3'ü engelliydi.
Çocukluk çağı cinsel istismarının erişkin hayatta birçok ruhsal hastalığa neden olduğu bilinmektedir. Çocukluk çağı istismarı ile neredeyse tüm ruhsal hastalıklar arasındaki ilişkiyi gösteren çok sayıda bilimsel araştırma mevcuttur. Çocuğa yönelik her tür cinsel eylem titizlikle araştırılmalı, caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır. Oysa henüz geçtiğimiz hafta meclise getirilen ve ardından kadınların yoğun itirazları nedeniyle geri çekilen yasa tasarısı ile cinsel istismarın önünü açacak düzenlemeler planlanmıştır. 18 yaş altında yapılan bütün evlilikler ruhsal istismardır, bir çocuğun iradesinden/ rızasından söz edilemez. Ayrıca çocuklar cinsel istismarı tanıyamayabilir, sonuçlarını öngöremeyebilir, dolayısıyla kendini koruyamaz. Darp edilmeden, cebir ve tehdit olmadan da istismara uğrayabilir, hileleri anlayamaz. İstismar her durumda ve tüm çocuklar için örseleyicidir. Cinsel istismar yaşamak çok ağır bir ruhsal travmadır. Bu travmayı yaşamış olan bir kadın ya da kız çocuğunun fail ile evlendirilmesi onun ruhsal sağlığını onulmaz şekilde yaralayacaktır. Ayrıca bu travma kuşaklar boyunca aktarılacak, doğacak çocukları ve toplumu da etkileyecektir. Ruh sağlığı alanındaki bilimsel verilere göre, ruhsal travmaların iyileşmesinde faillerin cezalandırılması, adaletin sağlanması ve mağduriyetin tazmini iyileştirici olmaktadır.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından 2011 yılında Türkiye'de yapılan araştırma sonuçlarına göre 18 yaş altındaki her üç kız çocuğundan birinin 18 yaşından önce evlendirildiği, bu çocukların %14'ünün de 15 yaşın altında evlendirildiği bildirilmiştir. 2013 yılındaki çalışmada ise her 4 evli kadından birinin 18 yaşından küçük evlenmiş olduğu saptanmıştır. Erken yaşta evlilikler kuma evliliklerine de zemin hazırlamaktadır. Kuma evliliği yapanların %64.3'ü 18 yaş altında evlendirilen kız çocuklarıdır. Türk Medeni Kanununda "kadın veya erkek 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez" ibaresi yürürlüğünü korumaktadır. Evlilik yaşının 18 olması, daha küçük yaştaki evliliklerin çocuk istismarı kapsamında suç olarak belirlenmesi gereklidir; zira farklı yöntemlerle (yaş büyütme, ailenin izni ile veya imam nikâhı ile) erken yaşta evlendirmeler yapılmaktadır; bu durum kararlı bir politika ile önlenmelidir. Dikkat edilmelidir ki, orta öğrenimi bitirme yaşı genellikle 18'dir. Erken yaşta evlendirilen kız çocuklarının eğitim hakkı elinden alınmaktadır. Ne yazık ki ülkemizde uygulanan 4+4+4 kademeli eğitim sistemi de kız çocuklarının eğitimden erken yaşta uzaklaştırılmasına neden olmakta ve küçük yaşta evlendirilmelerinin önünü açmaktadır.
Kız çocuğunun kendini koruyamayacak yaşta evlendirilerek gittiği ailede istismar ve şiddet görme riski yüksektir. Erken yaşta gebeliklerde anne ve bebek ölüm hızları erişkin yaştaki gebeliklere oranla daha yüksektir ve ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Kız çocuklarının hazır hissetmeden, bedensel ve ruhsal gelişimini tamamlamadan çocuk sahibi olması hem kendisi hem de bebeği için birçok soruna yol açar. Ancak gelişimini tamamlamış, yeterli eğitim almış ve kendi rızasıyla gebe kalmış bir erişkin kadın bebeğine sağlıklı ve yeterli bakım verebilir.
Çocuk istismarının, erken yaşta evliliklerin, kadına yönelik şiddetin giderek arttığı, faillerin korunup mağdurların görmezden gelindiği/dilsizleştirildiği, kadın bedeni üzerinden yürütülen muhafazakar politika ve söylemlerin arttığı zor zamanlardan geçmekteyiz. Tam da bu dönemde toplumsal cinsiyet ve şiddet konusunda farkındalık çalışmaları yapan, erken yaşta yapılan evliliklere ve çocuk istismarına karşı mücadele eden, kadınlara okuryazarlık eğitimleri veren, şiddet gören kadınlara sosyal, ekonomik, hukuki ve ruhsal destek sunan, dayanışarak güçlendiren, mülteci kadınlara dil eğitimi, danışmanlık ve barınma olanağı sağlayan, sosyal entegrasyonlarını kolaylaştıran kadın dernekleri kapatılmıştır. Kadınların şiddete uğradıklarında güvenli bir şekilde başvurup destek alabileceği merkezlerin kapatılması kadınların güçlenmesi ve kadın ruh sağlığının iyileşmesi önünde ciddi bir engeldir. Aynı zamanda kadınları yalnızlaştıran, sosyal destek mekanizmalarından yoksun bırakan, şiddet, eşitsizlik ve ayrımcılıkla mücadeleyi zorlaştıran eril bir müdahaledir. Bu nedenle, kadın danışma ve dayanışma merkezlerinin, derneklerinin kapatılması kabul edilemez. Kapatılan derneklerin bir an önce yeniden açılmasıyla, birikerek gelen deneyimlerinin, dayanışma pratiğinin kesintisiz sürdürülmesi sağlanmalıdır.
Kadına yönelik şiddeti azaltmanın en temel yolu toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır. Muhafazakar politikalar aracılığıyla evlere kapatılan, aile içinde yer almaları beklenen, 'evlerinin kadını', 'çocuklarının annesi' olan kadınların çok daha fazla şiddete maruz kaldığı akılda tutularak kadınların eğitim almalarının önü açılmalı, iş sahibi olmaları desteklenmelidir.
Çocuk yaşta evliliklerin kolaylaştırılması yerine çocuğun eğitim ve sağlık hakkından nasıl daha fazla yararlanabileceği planlanmalı, çocuk evliliklerinin bir istismar türü olduğu unutulmamalıdır.
Her 25 Kasım'da olduğu gibi bu yıl da öncelikli talebimiz bir an önce barışın sağlanmasıdır. Toplumsal travmaların azalması ile birlikte bireysel travmalarda da azalma sağlanacaktır.
Türkiye Psikiyatri Derneği, Kadın Ruh Sağlığı Bilimsel Çalışma Birimi