TPD 51. Ulusal Psikiyatri Kongresi Basın Toplantısı
Travmalar ve Ruhsal Etkileri
Ülkemiz 100 yılı aşkın tarihi bir travmalar tarihidir. Neredeyse her yıl yeni özgün bir travma izini bırakır insanların hayatına bedenlerine ve ruhlarına. Savaşlar, çatışmalar, katliamlar, kırımlar, zorunlu, göçler, köy boşaltmalar, faili meçhuller, güvenlik bölgesi oluşturma başlığıyla tanımlanan sivil halka uygulana şiddet, linç, saldırılar, kitabevi kundaklamalar, doğal felaketler, iş ve endüstri kazaları, maden kazaları, araç kazaları, işkence ve kötü muamele, ifade özgürlüğünü engelleme, amele, her türlü insan hakları ihlalleri, kadına ve çocuğa yönelik şiddet, ve daha bir sürü.. her biri insan ruhunda kalıcı hasarlar bırakan, bir türlü failleri açığa çıkarılamamış, çıkarılmamış adaletini bir türlü tecelli etmediği, zaman aşımları ve cezasızlıkla sonlanan insanlığa karşı suçları içeren deneyimler. Biliyoruz ki sorumluları bir biçimde hesap vermeden, açığa çıkarılmadan ve adalet yerini bulmadan onarım başlamaz. Çok söylenen haliyle hesaplaşmadan helalleşmek olanaklı değil.
Tablo nasıl?
Son 5 yıldır Suriye’deki iç çatışmalar ve savaşla başlayan ülkemize ve Avrupa’ya sıçrayan, izlene politikalarla bizi savaşın eşiğine getiren Ortadoğu coğrafyasındaki insani dram, yaşadığımız yüzyılın en vahşi ve bilinen tüm insani kutsal değerlerine aykırı davranan İŞİD ve onun destekçilerinin şiddeti sadece yaşayanlar için değil uzaktan bakanlar için bile dayanılmaz bir tahribat yaratmıştır.
Resmi rakamlara göre bile, savaştan kaçan iki milyonun üzerinde sığınmacı ülkemize gelmiştir ve birçok sığınmacı ciddi bir yaşam mücadelesi vermektedir. Bu insanlarda hem savaşa tanık olmak, hem savaş sırasında yakınlarını kaybetmek, yaralanmak ve bunlara şahit olmak gibi doğrudan savaşın mağduru olmak, hem yerinden yurdundan ülkesinden edilmek, hem de yeni yerleşim alanındaki kötü koşullar ve maruz kalınan ayrımcılık nedeniyle değişik düzeyde ruhsal belirtiler ve ruhsal hastalıklar gözlenmektedir. Özellikle yakınlarını kaybedenlerin yaşadığı yoğun korku, yakın köylerdeki komşuları tarafından ihanete uğradıkları düşünceleri, savaştan kaçarken özellikle kadınların ve çocukların maruz kaldığı cinsel taciz ve tecavüzler, şu anda barındıkları yerlerde hissettikleri belirsizlik, değersizlik, ciddi çökkünlükler, gelecek kaygısı gibi sorunlar eşliğinde birçok ruhsal rahatsızlık gözlenmektedir. Uyku problemleri, akut stres bozukluğu ya da travma sonrası stres bozukluğu belirtileri, uzamış yas reaksiyonları, major depresyon, kaygı bozuklukları, bedenselleştirme bozuklukları gibi birçok ruhsal belirti ve hastalıklar izlenmektedir.
Son otuz yıldır, yaklaşık 50.000 kişinin ölümüne neden olan bir savaş ortamında yaşıyoruz. Bu sürecin bitip de barışın hüküm sürdüğü bir ülke düşler bir atmosferi solumayı beklerken 6 ayı aşkın br süredir yine patlamalarla, katliamlar, acılar, ölümler ile karşılaşmaya başladık. Yeniden yirmi yıl önceki gibi insanlar yerlerinden yurtlarından ayrılarak ülke içinde yerleşecek yer aramaya başladılar. Barış için alanlara çıkan işçiler, emekçiler, yurttaşlar, gençler, çocuklar öldürüldü. Evinin önünde oyun oynayan çocuklar, hamile kadınlar, ekmek almaya giden yaşlılar, babasının ve annesinin ölümüne tanık olan çocuklar.
Biz bu ülkenin ruh sağlığı uzmanları olarak olan bitenleri, bu anlamsız, bu kanlı, bu yıkıcı savaşı kaygıyla, korkuyla, endişeyle, utanç içinde izliyoruz.
Ruh sağlığı uzmanları olarak biliyoruz ki; insanlığın kadim olduğu kadar kanlı tarihi boyunca savaşlar kadar ruh sağlığına zarar veren başka bir ruhsal travma yoktur. Savaş aynı zamanda göç, politik şiddet, o güne kadar yan yana bir arada yaşayan toplumu oluşturan insanların birbirlerine karşı beslediği kötü, yıkıcı, düşmanca hisler demektir. Savaş bireylerin tek tek ruhsal sağlıklarını bozduğu gibi, toplum ruh sağlığını da tamamen etkiler. Şiddet meşrulaşır, kutsal değerler kaybedilir. Örneğin dini mekanlar bombalanır. Savaşlar sonrasında insanların ruhsal yaralarının sarılması bazen yüzyıllar alır. Çünkü savaşın, göçün etkilerinin kuşaktan kuşağa aktarılarak üçüncü, dördüncü kuşaktaki insanları bile ruhsal hastalıklara yatkın hale getirir.
Ruh sağlığı uzmanları olarak biliyoruz ki; savaşa bağlı ölümler buz dağının yalnızca görünür parçasıdır. Herkesi etkileyen bir yoksulluk, kötü beslenme, açlık, çok sayıda enfeksiyon hastalıkları, ayrıca göçmenlik, sığınmacılık, ayrımcılık, ekonomik ve sosyal statüde belirgin azalma, kötü muameleye maruz kalma sonucunda çok sayıda ruhsal hastalık ortaya çıkmaktadır. Savaş sadece savaş alanlarında dövüşenlerin değil, tüm toplumun ruh sağlığını değiştirir. Özellikle de incinebilir gruplar; kadınlar, çocuklar, yaşlılar, göçmenler bundan daha çok ve ağır etkilenir. .
Ruh sağlığı uzmanları olarak biliyoruz ki; savaştan sonra ortaya çıkan en yaygın sağlık sorunu ruhsal hastalıklardır. Savaşa doğrudan ya da dolaylı maruz kalan insanların yarısında başta TSSB olmak üzere ciddi ruhsal bozukluklar ortaya çıkmıştır
TSSB nedir? Belirtileri nelerdir?
Travma sonrası stres bozukluğunda uykusuzluk, kâbuslar, olayla ilgili anıların rahatsız edici biçimde sık sık hatırlanması, sürekli olarak olayın tekrarlanacağı korkusu ve bu nedenle diken üstünde hissetme, kolay irkilme, çabuk sinirlenme, gelecekle ilgili plan yapamama, yabancılaşma (başkaları beni veya yaşadıklarımı anlamıyor hissi), olayı hatırlatan durumlarda huzursuz olma ve bu durumlardan kaçınma görülür
Bu belirtiler çoğu kişide travmayı izleyen günlerde görülür ve genellikle birkaç hafta içinde kendiliğinden düzelir, ancak bazı kişilerde aylarca, hatta yıllarca sürebilir. Belirtiler bazen travmatik olay olup bittikten aylarca sonra başlayabilir.
Yapılan araştırmalar kadınların erkeklere oranla ruhsal travmalardan sonra TSSB’na daha sık yakalandığını gösteriyor. Travmanın türü ne olursa olsun, kadınlarda erkeklerden 2-3 kat daha fazla görülüyor. Geçmişte başka ruhsal travma yaşayanlar, daha önce ruhsal hastalık geçirmiş olanlar veya yakınlarında ruhsal hastalık bulunan kişilerin yakalanma ihtimali daha fazladır. Kadınlar, geçmişte ruhsal travma yaşayanlar, başka ruhsal veya bedensel hastalığı olanlar ve travmayı daha şiddetli yaşayanlar daha fazla risk altındadır. Ruhsal travma ne kadar şiddetli yaşanmış ise ruhsal etkiler de o kadar fazla ve uzun süreli olur.
Kaçınma ya da unutmaya çalışma travmanın etkilerini azaltmaz. Olay olmamış gibi davranan, unutmaya çalışanlarda hastalığın iyileşmesi daha fazla Sosyal destek az ise belirtiler daha fazla hissedilir.
Zaman travmanın etkilerini tamamen ortadan kaldırmaz. Etkilenen her 5-6 kişiden birinde belirtilerin düzelmesi çok daha uzun sürebiliyor, bazen ise yıllarca devam edebiliyor. Bu nedenle “zaman her şeyin ilacıdır” sözü herkes için geçerli değildir.
Doç. Dr. Burhanettin Kaya
TPD Medya Koordinaörü