Ruh Sağlığı Yasası, Hemen Şimdi!

psikiyatri.org.tr /

Çağdaşlaşma yürüyüşünde varılması gecikmiş bir hedef, Ruh Sağlığı Yasası. Afganistan, Özbekistan ya da Zambiya... Çok ülkede var, bizde yok

MUSTAFA SERCAN

Türkiye'de ruh hastalarının hastaneye yatırılmasıyla ilgili bir yasal düzenleme yok. Ancak bu alan bugüne dek hiç doldurulmamış da değil. Bu konuda ilk ve bilinen en geniş yasal metin 6 Mart 1876 tarihli "Bimarhanelere Dair Nizamname"dir. Bu tüzüğün uygulamasını düzenleyen bir yönerge de 13 Aralık 1913'de çıkarılmıştı: "Bimarhane ve Müşahedehane Talimatnamesi". Bugün bilindiği kadarıyla bu yasal metinler yürürlükte değil. Ancak yerine başka bir yasal düzenleme de yapılmamış. Çağının "Ruh Sağlığı Yasası" niteliğindeki 1876 tarihli tüzük, 1853 tarihli Fransız yasasından uyarlanmış, Sultan Abdülaziz imzasıyla yayımlanmış. Ancak bu tüzüğün Cumhuriyet dönemine geçişte iptal edilen yasalar arasında olduğu, yerine bir düzenleme yapılmadığı sanılıyor. Sanılıyor, çünkü bu yönde bir kayıt bulamadık, kimseden aydınlatıcı bilgi alamadık. Ruh sağlığı alanında yasal düzenlemeler yönünden 130 yıl önce çağına uygun bir adım atılmış ancak, güncelleştirmeler yapılması gerekirken, yaklaşık 80 yıldır yeniden bir boşluk oluşmuş durumda.

Konunun özü kişilik hakları
Uygulanacak tedavinin kişinin yararına olması ve bundan toplumca da bir yarar sağlanması hukuki bir zorunluluktur. Ancak neyin kendisine yararlı olduğunu kararlaştırma yeterliğinden yoksun kişilerde, haklarının korunması açısından önemli bir açmazla karşı karşıya kalınıyor: Ruh hastalığı olan bir kişinin isteği dışında hastaneye yatırılması hukuken, "kişilik hakları bakımından sağlıklı yaşama hakkının korunması için bir süreliğine kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasına karar vermek" anlamına gelir. Bu da kişinin hakları arasında bir öncelik belirlenmesini gerektiriyor ki, hastaneye yatırılmaya ya yasalarca koruma görevi verilmiş bir başka kişi (vasi) tarafından karar verilmesi ya da yasalara ve yatırılmanın kişilik haklarına uygun olup olmadığının bir yargı kurumunca karara bağlanması ve denetlenmesi zorunludur.


Çağdaş dünya nasıl?
Günümüzde aday ülke konumunda olduğumuz AB ülkelerinde de, ABD, Kanada, Avustralya gibi hukuk standardı yüksek ülkelerde de ruh hastalarının hastaneye yatırılması yargıç tarafından kararlaştırılıyor ve denetleniyor. Bu ülkelerde tıbben yatırılarak tedavisi gerektiği halde, kişinin yatırılmaya istekli olmadığı durumlarda, koruma altında ise yasal itiraz yolları açık olmak üzere koruyucusunun istemiyle yatırılması söz konusu oluyor. Koruma altına alınmamış kişilerin yatırılması konusunda yasa ruh hekimine, kolluk güçlerinin "gözaltı" yetkisine benzer bir yetki vermiş. Hekim tıbben "zorunlu- istemsiz yatış" koşulları olan kişiyi hastaneye yatırır, gerekli tıbbi, hukuki belgelerini hazırlayarak, durumu yargıca sunar. Yargıç sunulan tıbbi, hukuki belgeleri inceleyerek, gerek duyarsa başka bir hekime muayene ettirerek ya da kendisi de kişiyi görüp değerlendirerek hastanın yatırılmasını onaylar ya da sonlandırır. Bu durumda kişi, ülkemizde pek de bulunmayan bir uygulama ile "geçici koruma (vesayet)" altına da alınır.

Psikiyatri ve kişi hakları
Ruh hastalarının kendi istekleri dışında tedavilerinin sağlanması, bu amaçla özgürlükleri kısıtlanarak bir psikiyatri servisine yatırılmaları, tıbbi ve toplumsal gerekliliktir. Bu gereklilik kişi açısından "ruhça ve bedence sağlıklı yaşama hakkı" olarak temel haklardandır. (Ruh ve beden sağlığı da içinde olmak üzere herkes maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir, T.C. Anayasası Madde 17.)

Kişinin bedensel ve ruhsal bütünlüğü hukukça koruma altına alınmıştır, kendi isteği olmadan "maddi ve manevi varlığı"na bir girişimde bulunulması (hele de yasal dayanağı olmadan) suçtur. Öte yandan istem dışı psikiyatrik tedavi, kişinin özgürlüğünün kısıtlandığı ortam ve koşullarda uygulanır. Bu görev ruh hekimlerini, T.C. Anayasası (Madde 19 ve 38 ) tarafından yalnızca mahkemelere verilmiş bir yetkiyi kullanmak zorunda bırakıyor. Bu durumda ruh hekimleri hastaların tedavisini sağlamakla sınırlı olan mesleki görevlerinin üstünde bir sorumluluk taşımak zorunda kalıyor.

Gizli kalma hakkı
Öte yandan ruhsal tedavi gören kişilerin, hastanede tedavi gördüklerinin gizli kalmasına, başkalarından daha çok gereksinimi vardır. Ruh sağlığı sorunu olan kişilerin, basın- yayın organlarında sansasyonel haber ya da magazin amaçlı görüntülenmeleri, adlarının açıklanması türünden kamuya ilan edilmeleri de hak yitimine yol açıyor.

Bu tür hastaların tedavi hakkı kadar, özgürlüklerinin ve özel yaşamlarının dokunulmazlığının korunması için de Ruh Sağlığı Yasası'na gereksinimimiz var.

Geçen yıl 28 Eylül'den sonra MDRI raporu sonrasında Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği kurumlarınca da gündeme getirildiği için epeyce ses getiren "ülkemizdeki ruh sağlığı hizmetlerinin yetersizliği" başlığı altında Ruh Sağlığı Yasası da vardı.

Üstelik bu yasanın hazırlanması için bir altyapı da mevcut. Türkiye Psikiyatri Derneği bu doğrultuda bir taslak hazırladı ve Sağlık Bakanlığı'na ulaştırdı. Bu yasanın çıkarılması için (her yasada olduğu gibi) ayrıca bir harcama gerekmiyor. Yasa çıkarıldıktan sonra da herhangi bir harcama kalemi açılmayacaktır.
Ufukta insan, hedefte haklar. Yalnızca istemek ve eyleme geçmek yeterli.

MUSTAFA SERCAN: Doç. Dr., Türkiye Psikiyatri Der. Merkez Onur Kurulu İkinci Başkanı

Radikal 2
23 Temmuz 2006