ŞİZOFRENİ HASTALARINA POTANSİYEL SUÇLU MUAMELESİ YAPILAMAZ
18 Aralık 2012 tarihinde medyada yer alan “Şizofreni hastalarına polis takibi: Emniyet Genel Müdürlüğü, şizofreni hastalarının polis kontrolünde tutulması için çalışma başlattı” başlıklı haber, şizofreni hastalarının yurttaşlık haklarının çiğnenmesi ve kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesi açısından aşağıda sunulan açıklamayı zorunlu kılmıştır.
Anılan haberde Emniyet Genel Müdürlüğünün Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle temasa geçerek, tedavi gören ya da hiç hastaneye gitmemiş şizofreni hastalarının kayıt altına alınmasıyla şizofrenlerin suç işlemesinin engellenmesi amaçlanarak, şizofreni hastalarının sağlık ve adres bilgilerini alıp karakollara bildireceği, böylece her karakolun kendi mıntıkasında kaç şizofreni hastası bulunduğunu, bu hastaların nerede, kimlerle yaşadığını ve ne iş yaptıklarını bileceği ve ekiplerin, şizofreni tanılı bireylerin aileleriyle de zaman zaman görüşeceği ifade edilmektedir.
Emniyet genel Müdürlüğünün 6 ay kadar önce de benzer bir girişimde bulunduğu ve hastanelerden ve Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerinden şizofreni hastaları ile alkol ve madde bağımlılarının kimlik ve adreslerini istediği bilinmektedir. Bu girişim Türkiye Psikiyatri Derneğinin öncülüğü ve hasta yakını derneklerinin katkısı ile yetkilerle yapılan görüşmeler sonucunda engellenmişti. İnsan hakları ve yurttaşlık haklarını çiğneyerek, yasal ve etik yanlışlıklar yaparak, hiç bir ruh sağlığı çalışanının da polisin istediği kimlik ve adresleri vermesi beklenemez. Tüm zihinsel engelli ve psikiyatrik tanı almış bireylerin özel yaşamları da “herkesinki” kadar kutsaldır ve dokunulamaz.
Anılan haberde, Türkiye'deki cinayetlerin yaklaşık % 3'ünün, ABD'de ise yüzde 5'inin şizofreni hastaları tarafından işlendiği bildirilmektedir. Rakamlara madalyonun öbür yüzünden baktığımızda cinayetlerin % 95-97 oranında “normal insanlar” tarafından işlendiği görülmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü “normal insanlar” tarafından işlenen cinayetlerin önlenmesi için ne yapmaktadır? Silahlanma karşıtı bir kampanya mı yapılmıştır?
Saldırgan davranışlar 10 şizofreni hastasından sadece 1’inde rastlanılabilen bir durumdur. Tedavi ile saldırganlık riski belirgin biçimde azalır. Şizofreni ve şiddet arasındaki ilişkinin araştırıldığı çalışmalar gözden geçirildiğinde, şiddet riskini arttıran etkenin şizofreni hastası olup olmamak değil, madde ve alkol bağımlılığı olduğu gözlenmiştir. Herhangi birimizin bir şizofreni hastası tarafından öldürülme riski 14.3 milyonda bir olasılıktadır. Herhangi birimizin trafik kazasından ölme riskinin %39 olduğu, töre cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin akıl almaz sayılara ulaştığı Türkiye’de şizofreni hastalarını “potansiyel suçlular” gibi değerlendirmenin ne büyük bir haksızlık olduğu açıkça görülmektedir.
Herhangi bir gazetede, “şizofreni hastasının vahşeti” ya da “işte şizofren cinayeti” gibi bir haberle karşılaştığımızda ve bu haberi bütün şizofreni hastalarına genelleyerek “şizofreni hastaları saldırgan ve tehlikelidir” biçiminde algıladığımızda, 10 şizofreni hastasından 9’unu nasıl incittiğimizin ve onlara nasıl bir zarar verdiğimizi bilmemiz gerekir. Şizofreni hastalarının şiddete yatkın olduğu biçimindeki bir ifadenin manşet yapılarak sunulması, yanlış ve haksız bir biçimde kamuoyunu yanıltarak, şizofreniyle ilgili damgalama, dışlama ve ayrımcılığın yerleşmesine ön ayak olacaktır. Şizofreniyi saldırganlıkla eş sayan önyargıların doğurduğu damgalama ve ayrımcılık ise hastanın tedaviye başvurmasını geciktiren bir etkendir.
Savaşın ve sömürünün yok edilmediği, tersine körüklendiği küresel çağımızda, temel olarak bir biyolojik yatkınlık gerektiren şizofreni hastalığının ortaya çıkışı psikososyal ve ekonomik etkenlerle tetiklenebilir. Ancak bu etkenlerle darmadağın edilen, duygusal olarak hasar gören fakat şizofreni hastası olmayan nice insanın potansiyel bir şiddeti içlerinde barındırdıkları gerçeğini göz ardı edemeyiz. Unutmayınız ki, her şiddet olayının altından bir şizofreni hastası çıkmamaktadır. Ruh hastaları belirli bir düzeyleri ve saygınlıkları olan ve hepimiz gibi kendilerine özgü özellikler taşıyan, zaman zaman ruhsal rahatsızlıkları nedeniyle topluma uyum sorunları yaşasalar da, genel olarak duyarlı, kırılgan ve acı içinde olan insanlardır. Araştırmalar şiddetin nedeni olmak şöyle dursun, bizzat şizofreni hastalarının kendilerinin şiddetin mağduru olduklarını ortaya koymaktadır. Bir şizofreni hastasının başkalarından zarar görme riski, toplumu oluşturan bireylerden 2-14 kez daha fazladır.
TPD OLARAK;
Bu uygulamanın hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu;
Şizofreni hastalarının kanun önünde eşitlik, ayrımcılığa uğramama, bağımsız yaşam hakkı, özel hayatın dokunulmazlığı gibi temel haklarını ayaklar altına alındığını;
Bu uygulamanın başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olmak üzere konuyla ilgili tüm ulusal mevzuata ve başta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi olmak üzere tüm uluslar arası hukuka aykırı olduğunu kamuoyuna duyurmayı görev biliyoruz.
TPD