Özel Hastaneler Görev Grubu Raporu
15.02.2008 GÜN VE 26788 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYIMLANAN “Özel Hastaneler Yönetmeliği” İle İlgili Rapor 21.10.2006 gün ve 26326 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 15.02.2008 gün ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Özel Hastaneler Yönetmeliği”nde değişiklik yapılmasına ilişkin yönetmeliğin birleştirilmiş hali karşılaştırılarak incelenmiştir. Bu karşılaştırmayı daha önce ayrıntılı olarak Türkiye Psikiyatri Derneği Hukuk Bürosu yaptığı için temel değişiklikler belirtilerek yorumlanacaktır. Temel değişiklikler Yeni yönetmelikle:
- İmar mevzuatı uyarınca her tür ve ölçekteki planlarda özel sağlık alanı kullanım kararı verilmiş olması, (Madde 8/a) - Hastane binası için yeterli yeşil alan ayrıldığının ilgili belediye tarafından belgelenmesi, (Madde 8/c) - Hasta ve hasta yakınları ile hastane çalışanları için … ilgili mahalli idarenin sağlık kurum ve kuruluşları için otopark konusunda düzenlemesi varsa burada belirlenen ölçüye göre, … yoksa Otopark Yönetmeliğindeki ölçüye uygun şekilde yeteri sayıda otopark yerinin ayrılmış olması, (Madde 8/d) koşulları eklenmiştir.
Planlamaya göre ilan edilen yerlerdeki özel hastane için Kasım ayında başvuru olmaması halinde, takip eden yılın Ağustos ayına kadar bu özel hastaneler için başvuruda bulunulabilir. Bu durumda, talepte bulunulan ayın sonuna kadar başvurular toplanır ve takip eden ayın ilk haftasında birden fazla istekli olması halinde aralarında noter huzurunda kura çekilerek hak sahibi belirlenir; tek istekli bulunması halinde o kişiye hak sahibi olduğu bildirilir.” hükümleri ve süreyle ilgili konular yer almaktadır. (Ek Madde 4) * “Yeni yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Bakanlıkça yapılacak planlama kapsamı dışında yeni özel hastane ön izin başvurusu ve mevcut ruhsatlandırılmış özel hastanelere tıbbi hizmet birimi, sağlık çalışanı veya teknoloji yoğunluklu tıbbi cihaz ilave talepleri kabul edilmez.” (Geçici Madde 6)
YORUM Sağlık sisteminin ve uygulamasının değerlendirmesi ülkenin siyasal ve ekonomik sisteminden ayrı düşünülemez. Yeni yönetmeliğin “Sağlık kurum ve kuruluşlarının planlanmasıyla ilgili Ek Madde 4”te belirtilen gerekçeleri mantıklı ve sosyal devlet ilkeleriyle uyumludur. Ancak yeni yönetmelik bir bütün olarak incelendiğinde, sağlık hizmetlerini sosyal devletin yükümlülüğü olarak değil, ekonomik bir alan olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Her sistemde kuralların ve ilkelerin olması gereklidir. Ancak yeni yönetmelikle özel hastanelerin kurulması, özellikle yerel yönetimlere bağlı duruma getirilmektedir. Ülkemizde belediyelerin belirlediği özel sağlık kuruluşlarına ayırdığı alanlar, bunlarla ilgili yeşil alan ve otopark düzenlemesi (imar planı) yoktur. Kadrolu uzman hekim ve zorunlu yatak sayısı artırılmış, ön izin ve müstakil bina olması koşulu getirilmiştir. Yeni yönetmelikle getirilen koşullar özel hastanelerin kurulmasını güçleştirmekte, çok fazla parasal güç ve yerel yönetimlerle (merkezi yönetimlerle de) zorunlu ve iç içe bir ilişkiyi gerektirmektedir. Düzenleme yapılırken aşırı merkeziyetçi (Sağlık Bakanlığı’nın yer/zaman belirlemesi, imar izni koşulu, ön izin alma zorunluluğu, ekonomik yeterliliği kanıtlama gibi) bir yaklaşım görülmektedir. Bu nedenle düzenlemenin, bugün iktidarda bulunanların sonsuza dek iktidarda kalacağı varsayımına dayandırıldığı söylenebilir. En geç dört yıl içinde yeni yönetmeliğe uyma hükmü geçerli olamaz; çünkü sağlık kuruluşları kullandıkları aygıtları yenilemek zorundadır, ya da eleman değiştirmek/almak zorunda kalabilir. Bu durumda, sağlık alanı, imar izni gibi nedenlerle sağlık kuruluşlarının çoğunun kapanması tehlikesi ortaya çıkacaktır. Bir başka düzenleme, hekimlerin en çok iki özel sağlık kuruluşunda çalışmalarına izin verilirken, kamu sağlık kuruluşunda çalışanların özel sağlık kuruluşunda çalışamayacaklarıdır. Ülkemizin ekonomik koşullarında bu uygulama özellikle büyük kentlerde sorun yaratacaktır. Genel anlamda özel hastanelerin kurulması güçleştirilmektedir. Bu durum sağlık hizmeti veren kuruluşların tekelleştirilmesi olasılığını akla getirmektedir (Günümüzdeki sağlık kuruluşları zincirlerine ve sahiplerine bakmak konuyu açık duruma getirebilir.). 15.02.2008 GÜN VE 26788 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYIMLANAN “AYAKTA TEŞHİS VE TEDAVİ YAPILAN ÖZEL SAĞLIK KURULUŞLARI HAKKINDA YÖNETMELİK” İLE İLGİLİ RAPOR 15.02.2008 gün ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik” eski yönetmelikle karşılaştırılarak incelenmiştir. Bu yönetmelikle ilgili karşılaştırmalı incelemeyi daha önce Türkiye Psikiyatri Derneği Hukuk Bürosu ayrıntılı olarak yaptığı için temel değişiklikler belirtilerek yorumlanacaktır. Temel değişiklikler Yeni yönetmelikle:
YORUM Bu yönetmelik, birçok yönden aynı gün Resmi Gazetede yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne benzer özellikler taşımaktadır. Tıp merkezi ve poliklinik açmak güçleştirilmektedir: Ancak önceden belirlenen bölgelerde, belediyelerin (varsa) sağlık kuruluşları için imar planı/yeşil alan/otopark düzenlemelerine göre, Sağlık Bakanlığı’nın ön iznine bağlı olarak, müstakil binalarda, poliklinikler için salt poliklinikte meslek icra etmek koşuluyla, muayenehanelerde cerrahi ve girişimsel tıbbi işlemler yapmamak kaydıyla, hekim sayısı artırılarak… çalışılabilecektir. Tüm bunlara ek olarak çalışan sayısının artırılacağı, ya da tadilat yapılması gereken durumlarda da ön izin almak gerekmektedir. Özel Hastaneler Yönetmeliği ile ilgili yorumda belirtilen en geç dört yıl içinde yeni yönetmelik hükümlerine uyma zorunluluğu aynı sorunları yaratacaktır. Yeni yönetmelikle, özel sağlık kuruluşlarında çalışmak isteyen hekimlerin mesleklerini ancak buralarda icra edebilecekleri belirtilerek hem kamu, hem de özel çalışma olanağı ortadan kaldırılmaktadır. Daha önce belirtildiği gibi, bir sistemin sağlıklı yürümesi için ilke ve kuralların olması gereklidir. Yeni yönetmelikle merkeziyetçilik/yerel-merkezi yönetimlere bağlılık artırılmakta, küçük sağlık kuruluşlarının açılmasının önü tıkanmakta, açılmış olanların dört yılın sonunda kapanması beklenmekte, sanki özel hastane zincirlerinin egemen olması istenmektedir. Saygılarımla. 25.02.2008 Prof.Dr. Orhan DOĞAN