Sağlık çalışanlarıyla ilgili çok önemli düzenlemeler içeren bir kanun teklifi geçtiğimiz günlerde TBMM’ye sunulmuştur. 30 Ekim’de TBMM Başkanlığı’na sunulan 43 Maddelik Kanun Teklifi farklı konularda maddeler içermektedir. Teklifin bazı maddeleri hekimlerin talep ve ihtiyaçlarına karşılık vermek bir kenara, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının en temel haklarına saldırı niteliği taşımaktadır. Bu maddelerle ilgili bilgiler ve ilk değerlendirmelerimiz aşağıda belirtilmektedir.
Sağlıkta şiddetin özüne dokunmayan düzenleme
Sağlıkta şiddetin çözümü için teklif edilen 24. Madde, uzun süredir sağlık çalışanlarının talep ettiği değişikliğe karşılık gelmemektedir. ‘Suç işleyen kişilerin polis tarafından yakalanacağı, savcılığa sevk edileceği’ belirtilmekteyse de, cezanın niteliğinde değişiklik yapılmadığında uygulamada bir değişikliğe yol açması mümkün görünmemektedir. ‘Müşteki, mağdur veya tanık olanların ifadelerinin işyerinde alınacağı’nın belirtilmesi olumlu bir düzenleme olarak kabul edilse de talep edilen ceza değişikliği ya da önlemeye yönelik alınması gereken tedbirlerle ilgili beklentileri karşılamaktan uzaktır.
Yargı kararı olmadan hekimliğin engellenmesi
Teklifin 5. Maddesi, mahkeme kararı aranmaksızın kamu görevinden ihraç edilen ya da güvenlik soruşturması olumsuz bulunan/bulunabilecek her hekimi, mesleğini icra etme haklarının belirli süreyle tümüyle ortadan kaldırılması, devamında da çok güçleştirilmesi ve hekimlik faaliyetinin ayrılmaz parçası olan tıbbi rapor düzenlenmesi yetkisinin tamamen elinden alınması tehdidiyle karşı karşıya bırakmaktadır.
Meslek icrasına engel oluşturacak bir suçtan yargı kararı ile mahkum edilmeyen hekimlerin, çocuklarının, ailelerinin işsizliğe, açlığa mahkum edilmesi, toplumun onların üreteceği sağlık hizmetinden yoksun bırakılması anlaşılamaz, hukuken ve vicdanen kabul edilemez bir durumdur.
Öğretim görevlilerinin sözleşmeyle çalışması ve sözleşmenin feshi
Teklifte Sağlık Hizmetleri Temel Kanunun bir maddesine yeni bir fıkra eklenmesi istenmektedir. Buna göre tüm şehirlerde, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna bağlı hastaneler birden fazla üniversite tıp ve diş hekimliği fakültesi ile birlikte kullanım protokolü imzalayabilecektir. Protokolün imzalanması ile birlikte Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanenin başhekimi; öğretim üyeleri, elemanları ve diğer üniversite personeli ile en fazla üç yıl süre ile sözleşme imzalayabilecektir. Sözleşmelerde, “performans hedefleri”, mezuniyet öncesi ve mezuniyet sonrası tıp eğitimi ile bilimsel çalışmalara ilişkin yetki ve sorumluluklar düzenlenecektir. Bu performans hedeflerinin kimin tarafından belirleneceği açık değildir. Başhekim sözleşmeyi fesh edebilecek, süresi biten sözleşmeler eğer feshedilmemişse birer yıllık süre ile uzatılacaktır. Sözleşmesi fesh edilen öğretim üyesinin haklarının ne olacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Yine Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanenin başhekimi ile sözleşme imzalamak istemeyenlerin özlük haklarının, iş güvencesinin, uygulamalı tıp ve tıpta uzmanlık eğitimine katılımının ne olacağına dair bir düzenleme de yoktur.
Şehir hastanelerini yapan ve işleten şirketlerin menfaatlerine öncelik verilmesi
Şehir hastanesi yapan şirketlere, yüzde 70 doluluk garantisi, ücretsiz Hazine arazisi, en az 25 yıl boyunca kira garantisi, tıbbi hizmetlerde en az 10 yıllık sözleşme garantisi, kurumlar vergisinde indirim, tam KDV muafiyeti, Kamu İhale Kanunu’ndan muafiyet, alacakları kredilere türev ürünler dahil tam Hazine garantisi verilmekte; şirketlere sağlanan bu mali kolaylıklar nedeniyle kamunun vergi kaybının ne olduğu, bu tutarla kaç hastane yaptırılabileceğine dair bilgiler kamuoyuyla paylaşılmamaktadır.
Bu haliyle bu torba yasa teklifinin sağlıkta şiddeti azaltmaya değil; sağlıkta hak kaybına, özlük haklarında belirsizliğe ve şirketlerin kasasına devletten para aktarmaya hizmet edeceği açıktır.
Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının en temel hakları ve çalışma koşullarını ilgilendiren kanun teklifinin,
· Hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının görüş ve önerileri alınmadan oldu bittiye getirilmesini
· ‘Torba tasarı’ halinde sunularak tartışılmasının önüne geçilmesini
uygun görmüyoruz.
Vekil ve idarecilerimize meslek gruplarıyla iletişim halinde olmalarının gerekliliğini hatırlatarak, halkımızı ve tüm meslektaşlarımızı bu düzenlemeler ve olası hak ihlalleriyle ilgili dikkatli olmaya ve dayanışmaya davet ediyoruz.
Türkiye Psikiyatri Derneği
Merkez Yönetim Kurulu