Toplum Sağlığını ve Meslektaşlarımızı Hedef Alan Ayrımcılığın Karşısındayız!

Basına ve Kamuoyuna

Son zamanlarda bazı haber sitelerinde sağlık mevzuatımızda tanımlı ve verilmesi zorunlu bir sağlık hizmeti gerekçe gösterilerek Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Üniversite Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı ve bir öğretim üyesi meslektaşımız hedef gösterilmekte, sağlık hizmetinin sunulması ve bu sağlık hakkına yönelik bilim dışı, ayrımcı ve saldırgan ifadeler kullanılmaktadır. Bu yaklaşımların kabul edilemez olduğunu, toplumsal barış ve ruh sağlığı için çok ağır bedelleri olacağını, meslektaşlarımızı ve sağlık kurumlarını da hedef gösteren bu tür nefret söylemlerine karşı acil önlem alınması gerektiğini bir kez daha anımsatmak isteriz.

Özellikle site içeriklerde trans bireylere verilen sağlık hizmeti yanında eşcinsel ve trans bireylere yönelik nefret söylemleri yer almakta, cinsel yönelimler ve kimlikler yok sayılarak, akla, bilime, insan haysiyeti ve özgürlüklerine aykırı düşmanca ifadeler ile ve toplumsal barışı bozacak şekilde hedef gösterilmektedir. Trans bireylere verilen sağlık hizmeti nedeniyle hizmet sunanlara yönelik karalayıcı ve saldırgan ifadeler bulunmaktadır.

Trans bireyler ile ilgili olarak uluslararası tanı sınıflandırmalarında olan bir durumu yok saymak ve sağlık hakkını engelleyici tutum almayı da içeren bu tür yaklaşımlar sadece nefret suçu değil aynı zamanda bir sağlık suçudur. Türkiye’de Sağlık Bakanlığınca kullanılan hastalık ve sağlıkla ilişkili uluslararası tıbbi sınıflandırma sistemlerinde trans bireylerin durumu, ICD-11’de “Cinsiyet Uyuşmazlığı”, ruhsal bozuklukların sınıflandırma sistemi olan DSM-5’te ise “Cinsiyetinden Hoşnutsuzluk” adlarıyla tanımlanmıştır. Bu rehberlerde de açıkça tanımlandığı şekilde kişinin cinsiyet kimliği ile doğumda belirlenen cinsiyetin örtüşmemesi durumu sağlık hizmeti sunucularının hizmet vermesi gereken durumlardan biridir.  Hiçbir kişi ya da kuruluş bilimin ve tıbbın tanımladığı sağlık durumunu kendi düşünceleri ile yok sayamaz, bireylerin sağlık hakkını kısıtlayamaz, insan hak ve özgürlükleri aykırı ayrıştırıcı ifadeler ile hedef gösteremez. Sağlık hizmeti sunuyor diye sağlık kuruluşlarını ve hekimleri suçlayamaz.

Gerek anayasa gerek taraf olunan sözleşmeler ve gerekse kanunlarca korunan insan hak ve özgürlükleri toplumun bütün kesimlerinin hiçbir ayrımcılığa uğramadan ve insan haysiyetine yaraşır şekilde yaşamalarının ve kamusal hizmet almalarının güvencesidir. Sağlık hizmetinin ayrım gözetilmeden uygulaması da ülkemiz mevzuatında bilimin ve tıbbi etiğin öğretileri ile anayasanın ve kanunların güvencesi altındadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 5013 Kanun numarası ve “İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” adıyla 03.12.2003 tarihinde kabul edilen Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi tıbbi uygulamalarda etik sınırları çizmektedir.

Bu Sözleşmenin 1. Maddesinde “Bu sözleşmede tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacak; biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayrım yapmadan herkese, bütünlüklerine ve diğer hak ve temel hürriyetlerine saygı gösterilmesini güvence altına alacaklardır” ifadesi bulunmakta; İnsanın Üstünlüğü tanımlayan 2. Maddesinde ise “İnsanın menfaatleri ve refahı, bilim veya toplumun saf menfaatlerinin üstünde tutulacaktır” ifadesi birey haklarının üstünlüğü net bir şekilde tanımlanmaktadır. Sağlık Hizmetlerine Erişimde Adalet’i tanımlayan 3. Madde’si de “Taraflar, sağlık gereksinimleri ve mevcut kaynakları dikkate alarak, kendi yasal yetkileri dahilinde, uygun nitelikteki sağlık hizmetlerinden adil bir şekilde yararlanılmasını sağlayacak uygun tedbirleri alacaklardır” ifadesi ile kurumları sorumlu kılmaktadır. Bu açıdan ihtiyaç duyulan sağlık hizmetinin sunulması bir zorunluluktur ve kamu görevidir.

Bu tür söylemlerin ne derece tehlikeli olduğunu hatırlatıyor, toplumdaki artan şiddet nedeniyle yaşanan acılar ortadayken yıkıcı bir dil ile toplum kesimlerini hedef alarak ayrıştırıcı ve birey olma hakkını yok sayan nefret suçlarına karşı tavizsiz bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğini belirtiyoruz.

Bizler hekimler olarak, mesleğimizi uygularken iyi hekimlik değerleri ile herkesin sağlığa ulaşma ve sağlıklı yaşama hakkını savunmakla yükümlüyüz. Kökü bu topraklara dayanan, Galen’den, Hipokrat’tan, İbni Sina’dan aktarılan bu kadim değerler hekimleri, hastasına ayrım yapmadan, ızdırabı olanın yanında koşulsuz yer almakla, herkes için eşit ve ulaşılabilir sağlık hakkını savunmakla yükümlü kılmaktadır. Mesleğini bu etik değerler ile uygulayan meslektaşlarımız toplum sağlığının ve geleceğimizin güvencesidir.

Tekrar ediyoruz: Bilimin ve tıbbın tanımladığı sağlık durumu hiçbir gerekçe ile yok sayılamaz, hizmet sunumu engellenemez. Mesleğini uygulayan meslektaşlarımızın ve sağlık kurumlarının hedef gösterilmesi, sağlık hakkının engellemesine neden olanlar ile ilgili sorumlu tüm kamu kurumlarını göreve çağırıyor, bu tür ayrımcı ve yıkıcı yaklaşımlara karşı her türlü tedbirin ivedilikle alınması gerektiğini hatırlatıyoruz.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur

Türkiye Psikiyatri Derneği
Merkez Yönetim Kurulu