Kadına yönelik şiddet, kamusal ve özel alanlarda kadınlara fiziksel, cinsel, ekonomik veya psikolojik zarar veren eylemlerle tehdit etme, zorlama veya özgürlükten yoksun bırakma gibi cinsiyete dayalı her türlü şiddet eylemini içerir. Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü! 25 Kasım; 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör rejime karşı verilen mücadelenin sembolü olan Mirabal Kardeşler’in vahşice öldürüldüğü gündür. 1999 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla bu gün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir.. 25 Kasım hükümetleri, kuruluşları ve bireyleri kadına yönelik şiddeti önlemek ve ortadan kaldırmak için somut adımlar atmaya çağırmaktadır. Ülkemizde ve dünyada kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri giderek artmaktadır. Bu yazının kaleme alındığı gün itibariyle Türkiye’de 2023 yılında 347 kadın cinayeti işlenmiş ve pek çok şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden bağımsız düşünülemez. Türkiye, 2023’te Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre 146 ülke arasında 129. sıraya gerilemiştir. Kadına yönelik şiddet, artan toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sömürü düzeni ve yoksulluk ile günden güne derinleşmektedir, toplumda siyasi olarak yükseltilmeye çalışılan gericilik kadınları toplumsal yaşamın ve iş yaşamının dışına itmeyi hedeflemektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açan koşullar, yoksulluk ve şiddet devam ettikçe kadınlar daha çok ölmekte, daha çok hastalanmaktadır. Pek çok ruhsal hastalığın kadınlarda daha sık görülmesi salt biyolojik farklılıklarla açıklanamaz. Bu nedenledir ki ruh sağlığı uzmanları olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması öncelikli hedeflerimizdendir. Yoksullaşma arttıkça kadınların ev içi ücretsiz iş yükü artmakta ve değersizleştirilmekte, ev içi görev paylaşımı eşitsizleşmekte, kadınlara ait kişisel alan işgal edilmekte ve kadınlar ciddi stresörlerle baş başa kalmaktadır. Çalışan kadınlar erkeklere göre daha düşük ücret, daha ağır çalışma koşulları, taciz ve mobbing ile karşı karşıya kalmaktadır. Kadına yönelik şiddet alanında yapılan çalışmalar, düşük eğitim ve sosyoekonomik düzeydeki kadınların daha fazla şiddete maruz kaldığını göstermektedir. Bilimsel veriler ışığında bu gerçekler ortadayken kız ve erkek çocukları için ayrı sınıflar, ayrı okullar olması gerektiği ile ilgili tartışmalar skandal niteliğindedir. Bilimsel, eşit, laik eğitim tüm çocukların hakkıdır. Yükselen ayrıştırıcı siyasi ve toplumsal yapılar, bilimsel düşünceye ve eşitlik ilkelerine saldırmakta, bu durumdan en çok da kadınlar ve dezavantajlı gruplar olumsuz etkilenmektedir. Kadınlığın egemen ideoloji tarafından kurgulanması, yaşam biçimlerine karar verilmesi kabul edilemez, kadının bedeni ve yaşamı hakkında kadının kararı esastır. Günümüzde dünya, bir yandan çeşitli coğrafyalarda afetler, savaşlar ve çatışmalarla sarsılırken, diğer yandan kadına yönelik şiddet giderek artmaktadır. Üzerinden 9 ay geçmesine rağmen hala yaraların sarılamadığı deprem süreci de afet döneminde kadınların var olan eşitsizliklerden daha olumsuz etkilendiğini göstermiştir. Toplumsal normların çözüldüğü, hukuki sistemlerin zayıfladığı savaş ortamları, kadınları savunmasız kılar. Savaş ortamlarında kadınlar, evlerini terk etmek, aile üyelerini kaybetmek ve çoğu zaman cinsel şiddet gibi travmatik olaylara maruz kalmaktadır. Maalesef, çoğu zaman savaşın bir silahı olarak kullanılan kadına yönelik başta cinsel nitelikli olmak üzere artan şiddet, toplumların derin yaralar almasına neden olur. Savaşın kadın bedeninde sürdürülmesi sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir yıpranmayı da beraberinde getirmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadıkça kriz dönemlerinde de temel insan hak ve özgürlüklerinin ihlali açısından, özellikle kadınlar ve kız çocukları daha fazla olumsuz etkilenmeye devam edecektir. Her 25 Kasım’da olduğu gibi dünyanın her yerinde ve pek çok farklı alanda cinsiyetlerinden dolayı şiddete ve ayrımcılığa maruz bırakılan kadınlardan aldığımız güçle kadına yönelik şiddete karşı ses çıkartıyoruz ve haklı olan taleplerimizi haykırıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete, ayrımcılığa, savaşa ve ırkçılığa karşı mücadelemiz kesintisiz olarak devam edecektir. Kadına yönelik şiddetin son bulduğu, hak ve özgürlüklerden yararlanma noktasında cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir dünya istiyoruz. Yaşamak ve yaşatmak için birlikte mücadele edeceğiz! Türkiye Psikiyatri Derneği Kadın ve Ruh Sağlığı Çalışma Birimi