Türkiye’de Madde Kullanımı ve Tedavi Politikaları
Dr. Defne Tamar Gürol Türkiye Psikiyatri Derneği Alkol Madde Kullanım Bozuklukları Bilimsel Çalışma Birimi
Psikoaktif madde kullanımı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tüm toplumu ilgilendiren en önemli halk sağlığı sorunlarından biridir. Özellikle genç nüfusu tehdit etmektedir. En önemli risk grubunu ergenler oluşturur. İlk kullanım çoğunlukla ergenlik döneminde olmaktadır. Ülkemizde de özellikle gençler arasında madde kullanımının artma eğilimine olduğu gözlenmektedir.
Madde kullanımı halk sağlığı sorunudur, çünkü gizli kalma eğilimindedir. Madde kullanan kişiler kendi alt kültürleri içinde bulunur ve giderek kurumlardan uzaklaşırlar. Okulu bırakma, işe devam edememe görülür. Sağlık kurumlarına başvurma oranı düşüktür. Bunu sonucu olarak özellikle damar yolu ile madde kullanan kişilerde yaygın olarak görülebilen hepatit ve HIV gibi bulaşıcı hastalıklar toplumu tehdit edebilir. Bazı yasa dışı eylemlerde bulunma ise emniyet ve adalet kurumlarını fazlası ile meşgul edebilmektedir. Toplumun madde kullanan kişilere yönelik düşmanca tutumu bu kişilerin toplumsal kurumlarla bağlarının iyice kopmasına ve toplum dışı davranışların pekişmesine yol açar. Bu nedenle madde kullanımına ilişkin toplumun önyargıları, madde kullanımının olumsuz sonuçlarının şiddetini belirlemekte etkili olmaktadır.
Ülkemizde madde kullanım yaygınlığına ilişkin çalışmalar çoğunlukla lise öğrencilerine yönelik yapılmaktadır. Madde kullanımının öncelikle genç nüfusu tehdit ettiği düşünülecek olursa ilköğretim ve ortaöğretimde okuyan öğrenciler ve okuldan ayrılmış gençlere yönelik çalışmaların yapılması ve bunların belli aralarla tekrar edilmesi madde kullanımına ilişkin özellikle önleme politikalarının geliştirilmesinde önem kazanacaktır.
Ortaöğretim öğrencilerine yönelik yaygınlık çalışmaları 1991’den beri yapılmaktadır. Özelikle 1994’ten itibaren yapılan çalışmalar benzer yöntemlerle yapıldığı için karşılaştırma olanağı vermektedir. Ancak 2003 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığının madde kullanım yaygınlığına ilişkin çalışmalara izin vermemesi, bu tarihten sonra gençler arasında madde kullanım eğilimlerine ilişkin verilerden bizi mahrum etmiştir.
Bu tarihten önce yapılan çalışmalara bakıldığı zaman, 2003 yılında yapılmış olan Birleşmiş Milletler Madde ve Suç Ofisinin desteklediği ESPAD çalışması dikkate alındığında herhangi bir madde kullanımı %6, esrar kullanımı %5,1, uçucu madde kullanımı %5,2, ekstazi kullanımı %3,2, eroin kullanımı %2,8 bulunmuştur.
Bir başka çalışmada 2001 ve 2003 yıllarında lise öğrencilerine yönelik yapılmış yaygınlık çalışmaları karşılaştırıldığında esrar kullanımının %75,7, uçucu madde kullanımının %40,5, ekstazi kullanımının %287,5, eroin kullanımının %100 arttığı görülmüştür. Ancak 2003’ten sonra gençler arasında madde kullanım eğilimlerindeki değişimi takip etmek mümkün olmamıştır.
Madde kullanımına yaklaşım gerçekçi, insancıl ve faydacı olmalı, madde kullanan kişilerin tekrar sisteme dahil edilebilecekleri kurumlarla bağ kurma hedeflenmelidir. Böylece toplum dışı davranışların azaltılması ve kontrol edilmesi sağlanmış olur.
Madde kullanımı ile mücadelede birincil önleme, yani bir kişinin hiç madde kullanmamasını sağlama; ikincil önleme, yani madde kullanımı olan bir kişinin madde kullanmayı bırakmasını sağlayacak tedavi programlarını oluşturma; üçüncül önleme, yani madde kullanmayı bırakamayan bir kişinin çevresine ve kendisine verdiği zararı azaltma hedeflenmelidir.
Bunu sağlamak için arzın önlenmesi, talebin azaltılması ve zararın azaltılmasına yönelik politikalar geliştirilmeli, bu geliştirilen politikaların bilimsel verilerle geçerliliğinin denetlenmesi ve sürekliliğinin sağlanması önemlidir. Arzın önlenmesi kolluk kuvvetlerinin çalışmaları ile madde ticareti, dağıtımı ve satışının azaltılması ile mümkün olmaktadır. Talebin azaltılması risk gruplarına ve topluma yönelik önleme çalışmaları ve tedavi olanaklarının geliştirilmesi ile sağlanabilir. Zararın azaltılması madde kullanımından doğan zararların en aza inmesini hedefler. Bunun için enjektör paylaşımının önlenmesinden, yerine koyma tedavilerinin uygulanmasına kadar geniş bir alanda bir planlama ve uygulamayı içerir.
Bütün bunlar belli günlerde yapılan kampanyalarla sağlanamaz, her alanda kurumlar arası işbirliğinin sağlandığı ve iyi organize olmuş, planlanmış çalışmalar ile mümkün olmaktadır. Ülkemizde önleme çalışmaları dağınık ve birçok elden yürütülmekte, kurumlar arası işbirliği yeterli düzeyde bulunmamaktadır. Madde kullananlara yönelik tedavi olanakları tüm ülkede yeterli ve aynı kalitede olamamakta, bu alanda çalışan uzmanlaşmış kişilerin sayısı bu hizmeti yürütmeye yetmemektedir. Zarar azaltmaya yönelik ise hiçbir politika geliştirilmemiştir.
Tüm bu sorunlara karşın, uzun süredir bağımlılık tedavisi alanında hizmet veren, bilimsel çalışmalar ile ciddi katkıları bulunan, iyi organize olmuş ve önemli bir birikime sahip ve uzman bir kadroya sahip tedavi kurumlarımız da bulunmaktadır. Bunlardan biri 1983’ten beri madde bağımlılarına tedavi hizmeti veren İstanbul AMATEM, 1997 yılından beri hizmet veren İstanbul ÇEMATEM sayılabilir. Aynı zamanda Ankara AMATEM de uzun yılların deneyimi ile madde bağımlılarına yönelik tedavileri ve bilimsel çalışmalarla bu alana katkıları sürdürmektedir. Adana Ruh Sağlığı, Elazığ Ruh Sağlığı, Manisa Ruh Sağlığı, Samsun Ruh Sağlığı Hastanelerinde ve İzmir Atatürk Devlet Hastanesi bünyesinde kurulmuş olan AMATEM’ler önemli gelişmelere kaydetmektedirler. Çeşitli üniversitelerde alkol ve madde bağımlılığı tedavi hizmetleri yürütülmektedir. Ankara Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Maltepe Üniversitesinde bağımlılık tedavi birimleri bulunmaktadır. Bunun dışında birçok üniversite hastanesinde genel psikiyatri kliniklerinde yatarak veya ayaktan tedavi olanakları bulunmaktadır. Bazı özel hastane ve sağlık kurumları da yatarak ve ayaktan bağımlılık tedavisi uygulamaktadır. Çeşitli illerde özellikle genç madde kullananlara yönelik tedavi birimleri açılmaktadır.
Sonuç olarak madde kullanımı ile mücadelede net hedeflerin konması, bu hedeflere ulaşmada ortaya çıkan sonuçların bilimsel çalışmalarla desteklenmesi önemlidir. Bunun için bir devlet politikası olmalı ve kurumlar arası işbirliği ve süreklilik sağlanmalıdır.
Genel topluma yönelik farkındalığı artırma, madde karşıtı duruşu sağlamanın amaçlandığı önleme çalışmaları önemlidir. Risk gruplarının tespiti ve bu grupların gereksinimlerine göre özel yaklaşımlar, madde kullanımının yayılmasını önlemede etkili olacaktır.
Tedavi seçeneklerinin tüm ülkeye yaygınlaşması, bu alanda uzmanlaşacak personelin yetiştirilmesi öncelikli konuların başında gelmektedir.