Şizofreni Hastalarının Geleceği için Geçmişle Yürüyüş

psikiyatri.org.tr /

ŞİZOFRENİ HASTALARININ GELECEĞİ İÇİN
GEÇMİŞLE YÜRÜYÜŞ

17 Mayıs 2011, Salı günü saat 11.00

Yer: Süleymaniye Külliyesi Tıp Medresesi, İstanbul

Şizofreni Dernekleri Federasyonu
Türkiye Psikiyatri Derneği

NİÇİN BÖYLE BİR ETKİNLİK?

Bir zamanlar bu topraklarda…

Türkiye coğrafyası, tarih öncesi dönemlerden başlayarak yüzlerce yıl boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Her biri bir öncekinden izler taşıyarak gelişen ve harmanlanan bu uygarlıkların son bin yılını sırasıyla Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti oluşturmuştur. Selçuklulardan başlayarak Osmanlıların yükseliş dönemine kadar geçen zaman Batı dünyasının karanlık orta çağına karşılık gelen yıllardır. Genelde sağlık özelde ruh sağlığı açısından bakıldığında, ortaçağda batı dünyası çok kötü günler geçirmiştir. Ruhsal hastalığı olan bireylerin yakıldığı, içlerine şeytan girdiği söylenerek ağır cezalar verildiği, gemilere doldurularak aç susuz ölüme terk edilip açık denizlere gönderildikleri yıllardır. Batı’da bunlar olurken Anadoluda Selçuklularla birlikte kurulmaya başlayan külliyeler ve darüşşifalar ruh hastalığı olan bireyler için büyük olanaklar sunmuşlardır. Selçuklular döneminde 12. Ve 14. Yüzyıllar arasında darüşşifa, maristan, bimaristan, şifaiye, şifahane, tımarhane, darüsıhha, darülafiye gibi sözcüklerle tanımlanan pek çok hastane yapılmıştır. Hepsinin de ortak işlevi sağlık hizmeti sunmak olmuştur. 1206’da yaptırılan Gevher Nesibe Darüşşifası ve Tıp Medresesi, Sivas İzzettin Keykavus Darüşşifası, Divriği Turan Melik Darüşşifası pek çok örnekten sadece bir kaçıdır. Asıl önemli ve değerli olan bu merkezlerde ruhsal hastalığı olan bireylere gösterilen şefkat, bakım ve hoşgörüdür. O günün olanakları içinde müzikle tedaviden uğraşı tedavisine kadar pek çok yöntem ruh hastaları için seferber edilmiştir. Benzer gelenek darüşşifaların külliyelerin bir paraçası haline getirilmesiyle Osmanlı zamanında da sürdürülmüştür. 1399’da Bursa’da kurulan 1.Bayezid Darüşşifası, 1470’de İstanbul’da kurulan Fatih Darüşşifası, 1488’de kurulan Edirne’de 2.Bayezid Darüşşifası ve 1557’de İstanbul’da kurulan Süleymaniye Darüşşifası ve Tıp Medresesi Osmanlı dönemindeki sayısız darüşşifaların en önde gelenleridir. Mimar Sinan’ın yapıtı olan Süleymaniye Bimarhanesi Süleymaniye Külliyesinin bir prçası olarak yapılmış ve darüşşifanın bir bölümü ruh hastalrına ayrılmıştır. Hekimleri, eczacıları ve sağlık çalışanları ile sağlık hizmetleri ve tıp eğitimi birlikte yürütülüyordu. Yazılı kaynaklar 20 hastaya 150’nin üstünde personelin hizmet verdiğini bildirmektedir. Ayrıca ruh hastalarına karşı gösterilen şefkat ve hoşgörü de varlığını sürdürmüştür.

Bugün bu topraklarda…

Günümüzden neredeyse 800 yıl öncesinde bu topraklarda ruh hastalıklarına verilen önem açıkca ortadadır. 21.yüzyıl Türkiye’sinde ise ruh sağlığı hala sağlığın üvey evladı konumundadır. Oysa sağlık, bir bütün olarak bedensel, ruhsal ve sosyal olarak iyi olma hali olarak tanımlanmaktadır. Devlet ruh sağlığına gereken bütçeyi ayırmamakta, yazılı projeler yaşama geçirilmemektedir. Kişi başına düşen psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, psikiyatri hemşiresi oranları Avrupa Birliği ortalamaları ile karşılaştırıldığında utanılacak düzeyde kalmaktadır. Bugün ülkemizde, çarpık kentleşme, yoksulluk, sosyal adaletsizlik ve göçlerle, kendisine ve yaşama yabancılaşmış bireyler üreten bir ortamda ruh sağlığından söz açmak bile gülünç olmaktadır. Şiddeti ve intiharları artıran bu ortamın ürettiği bireyler kendi ruh sağlıklarının iyiliği bir yana, bu topraklara has ruh hastalığı olanlara karşı hoşgörülü ve kabullenici tutumlarını da yitirmiştir.

Gelecek için geçmişe bu nedenlerle dikkat çekiyoruz.
Bir an önce ruh sağlığı yasasının çıkmasını istiyoruz.
Bir an önce ruh sağlığı politikalarının kağıt üstünden yaşama geçmesini istiyoruz.
Ülkemizde ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasını önlemeyi temel görev edinen koruyucu ruh sağlığı anlayışının ülkeyi yönetenler dahil toplumun her kademesinde yerleşmesini ve uygulanmasını istiyoruz,
Ruhsal bozukluklar ortaya çıktığında mevcut tüm tedavi olanaklarını hastalıktan muzdarip birey için seferber etmek, ve tedavi sonrası bireyin sevmek ve üretmek kapsamındaki yetilerini ifade edebilmesi için olabilen en kapsamlı zeminin oluşturmasını istiyoruz.
Ruhsal hastalığı olup toparlanan insanlarımıza iş olanağı istiyoruz.
Şiddetin olmadığı bir toplum istiyoruz.
Farklı olanların, ruh hastalığı olanların damgalanmadığı, dışlanmadığı, ayrımcılığa uğramadığı bir toplum istiyoruz. 
 
GÜNÜMÜZDEN SEKİZ YÜZ YIL ÖNCESİNDE, BEŞ YÜZ YIL ÖNCESİNDE VAR OLANLARI VE BUGÜN OLMAYANLARI HATIRLATTIK.
ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYİNDE OLMAK İSTİYORUZ.
BU DAVET BİZİM.
ÇOK ŞEY Mİ İSTİYORUZ?