TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ'NİN YÜKSEK ÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞININ 17.11.2008 GÜN VE 033505 SAYILI AKADEMİK KADROLAR KONULU YAZISI HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ

psikiyatri.org.tr /

TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ'NİN YÜKSEK ÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞININ 17.11.2008 GÜN VE 033505 SAYILI AKADEMİK KADROLAR KONULU YAZISI HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ

İlgili yazıda “Çeşitli kamu kuruluşlarının veya meslek kuruluşlarının yönetim veya denetim organlarında görev yapmak üzere ilgili kanun hükümleri uyarınca görev alan üniversite öğretim elemanlarının bu görevleri yerine getirebilmeleri ancak; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesi kapsamında görevlendirilmeleriyle mümkün olabilecektir. Aksi takdirde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 36. maddesi çerçevesinde görev yapan öğretim elemanlarının söz konusu kuruluşlarda görev yapmaları mümkün olmayacaktır.” belirtilmektedir.

Yazıda belirtilen “Meslek kuruluşu” kavramının içine Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği, Türk Eczacılar Birliği gibi kanun ile kurulmuş Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları girdiği gibi, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca düzenlenen Türkiye Psikiyatri Derneği gibi tıpta uzmanlık derneklerinin ve yan dal uzmanlığı alanlarında veya bilim alanlarda faaliyet göstermek üzere kurulmuş derneklerin, diğer meslek mensuplarının kurduğu ve meslekle ilgili alanlarda faaliyet gösteren derneklerin, hatta sendikaların girmesi bile söz konusu olacaktır.

Meslek örgütleri kar amacı gütmeyen, toplumsal ve mesleki çıkarları gerçekleştirmek amacıyla kurulan kuruluşlardır. Bu kuruluşlar devlet organlarından bağımsız ve kural olarak gönüllülük esasına göre çalışırlar. Buna karşın ilgili yazıyla, üniversite öğretim elemanlarının örgütlenme özgürlüğü haklarının kullanımını Üniversite Yönetim Kurulunun ve rektörün “uygun” görmesine bağlanmakta, emekleri sonucu elde ettikleri ücretlerin önemli bir parçası olan döner sermaye haklarından da vazgeçmeye zorlanmaktadır. Böylece hem öğretim elemanı olan bireylerin örgütlenme özgürlüğüne hem de bu kişilerin yönetim ve denetim organlarında yer aldığı meslek örgütlerinin faaliyetlerine müdahale süreci başlatılmaktadır.

Anayasanın 130. Maddesinde yükseköğretim kurumlarının görev, yetki ve sorumlulukları ile öğretim elemanlarının uyacakları koşullar, kamu kuruluşları ve diğer kurumlar ile ilişkilerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Anayasanın 131. maddesinde ise Yükseköğretim Kurulu’nun Kurul teşkilâtı, görev, yetki, sorumluluğu ve çalışma esaslarının kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Değinilen Anayasa maddelerinde açıkça yer aldığı üzere Yükseköğretim Kurulu, üniversite öğretim üyelerine yasa ile düzenlenmeyen bir yükümlülük getiremez.

Yazıda müdahaleye dayanak olarak gösterilen ne 36 ne de 38. maddede müdahalenin yasal dayanağı yoktur. Yazıda dayanak olarak gösterilen 36. Madde “ÇALIŞMA ESASLARI” başlığını taşımaktadır. “Çalışma” kavramının kullanılmasından anlaşılacağı üzere öğretim üyesi olarak akademik personelin “bir iş görmesine” ilişkin kuralları düzenlemektedir. Öğretim üyesinin iş görmesi dışında örgütlenme hakkının sınırlanması ile ilgili bir hüküm içermemektedir. Diğer değinilen madde olan 38. maddenin üst başlığı ise “KAMU KURULUŞLARI VE VAKIFLARDA GÖREVLENDİRME” dir. Bu madde başlığından ve kapsamından açıkça anlaşıldığı üzere “izne bağlanan” durum, öğretim üyelerinin öğretim üyeliği görevinin “işinin” devamı ve bir parçası olarak belirtilen kuruluşlarda “iş görmek” üzere geçici olarak görevlendirilmesidir. Bu madde de tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerde ve Anayasa’da düzenlenen temel haklar içinde yer alan örgütlenme özgürlüğünü sınırlandıran, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın yazısına dayanak oluşturacak bir düzenleme bulunmamaktadır. Kaldı ki öğretim üyelerinin çeşitli meslek örgütü ve derneklerde görev alması, çalışmakta oldukları üniversitede yapmakta oldukları “işin bir parçası” olarak değil tamamen gönüllülük ve söz konusu meslek örgütü ve derneklerin üyeleri tarafından seçilme sonucu gerçekleşen sosyal bir sorumluluktur. Bu nedenle de 38.maddeyle ilişkili bir durum olarak değerlendirilmesi uygun değildir.

Örgütlenme özgürlüğü ulusal mevzuatın yanı sıra, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslar arası düzenlemelerde de güvence altına alınmıştır. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinde örgütlenme özgürlüğü güvence altına alınmaktadır. Maddede herkesin asayişi bozmayan toplantılar yapmak, demek/örgüt kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendika kurmak ve sendikaya katılmak hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.