Basına ve Kamuoyuna
Bugün 10 Ekim “Dünya Ruh Sağlığı Günü” ve dünyanın birçok bölgesinde bugüne savaş, terör saldırıları, sivillerin hedef alındığı çatışmalar, yerinden edilme, ayrımcılık, ekonomik zorluklar, ulaşılamayan sağlık hakkı gibi insanca yaşama engel olan sorunlarla temel insan haklarından yoksun bir şekilde girilmekte. Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün bu yılki teması “Ruh sağlığı evrensel bir insan hakkıdır”. Tema Ruhsal sağlık ve insan haklarının ilişkisini, ruhsal sağlığın hak temelli bir ortamda ve bu haklarla var olabileceğinin altını çizmiş olsa da son günlerde coğrafyalara yayılan savaş ve terör faaliyetleri, giderek artan ayrımcı ve yıkıcı tutumlar bu temayı daha da öncelikli hale getirmektedir. Bilinmektedir ki en temel insan haklarına erişemeyen ve güvensiz bir ortamda yaşamaya mahkum bırakılmış bireyler için sağlıklı bir ruhsal gelişim ve ruhsal işlev mümkün değildir. Bu açıdan bir hak olarak ruhsal sağlık sadece ruhsal zorluk ya da hastalığı olan bireylerin tedavi ve tam sağlık hakkını değil aynı zamanda toplumların ve bireylerin ruhsal açıdan korunmasını, ruhsal etkilenmeye neden olacak koşulların düzeltilmesini, güvenlik, sağlık, eğitim gibi temel insan haklarına sahip olarak yaşamaları, çocukların korunması ve gelişimini içermekte, ruh sağlığını koruyucu, ruhsal sorunları önleyici ve ruhsal sağlığı geliştirici hak temelli bir kamusal ortamı ve yönetimi zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle ruhsal sağlık sadece tedavi edici değil önleyici, koruyucu ve geliştirici hizmetler açısından düşünülmeli, koruyucu ve önleyici bir ortamın oluşturulması herkes için öncelikli bir hedef olmalıdır. Ağır depremler sonrasında deprem bölgelerinde hala devam eden psikososyal hizmet ihtiyacı ve yaşanan hak kayıpları, deprem riski olan yerlerde yapı güvenliği ve deprem sonrası hazırlıkların eksik oluşu; ülkemizde ve dünya genelinde giderek artan cinsellik ve cinsiyet çeşitliliklerine yönelik ayrımcı tutumlar; kadınların maruz kaldığı şiddet ve toplumsal kısıtlamalar, çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları, etnik ve dinsel ayrımcılıklar gibi hak ihlalleri; kültür, ahlak ve ailenin korunması gibi gerekçeler üzerinden yaşam hakkının yok sayılmasına kadar varan dışlayıcı ve zarar verici ifadeler sadece hak kaybına ve ayrımcılığa uğrayanları değil tüm toplumun ruhsal sağlığında olumsuz izler bırakacaktır. Türkiye Psikiyatri Derneği olarak tam da bu hak temelli ve bütüncül ruh sağlığı savunusu bilinci ile ruh sağlığı alanında hizmet alanlar, savunucular ve ruh sağlığı meslekleri dernekleri gibi tüm yapılar ile birlikte “10 Ekim 2023 Dünya Ruh Sağlığı Günü: Ruh Sağlığı Evrensel Bir İnsan Hakkıdır!” başlıklı açıklamamızı yaptık. Başta hizmet alanlar olmak üzere tüm bileşenlerin söz ve karar hakkını gözeterek sağlık hizmeti planlanması gerektiğinin bilinci ve savunusundayız. Bir arada olmak, ruhsal sağlık hakkını savunurken hizmet alanların ve hizmet verenlerin de haklarını gözetmek, bilimsel gerçeklere dayalı, hak temelli bir ruh sağlığı yasasını zorunlu kılmaktadır. Ruhsal sorunu ya da hastalığı nedeniyle başvuranların yaşadıkları zorluklar yanında gözden kaçan ama giderek daha üzücü örneklerle karşımıza çıkan bir diğer gerçek ise ruh sağlığı hizmetini veren meslektaşlarımızın bu hizmetin özelliğinden kaynaklı yaşadıkları ruhsal etkilenme ve bunun ağır sonuçlarıdır. Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından hazırlanan ruh sağlığı yasa teklifinde hizmet verenlerin özlük ve sağlık haklarını da gözeten “hizmet verenlerin hakları” başlıklı bir bölüm oluşturmuş, mecliste ruh sağlığı kanunu önerisi olarak verilen son iki yasa teklifinde de bu bölüm aynen yer almıştır. Bu bağlamda sağlık çalışanlarının iş yerlerinde maruz kaldığı şiddeti ve yoğun iş yükü altında tükenmelerini engelleyecek önlemler ve tüm iş kolları için insanca çalışma ortamının sağlanması çalışan ruh sağlığı açısından elzemdir. Ruhsal sağlık hakkı toplumun bütün kesimlerini kapsayan; ayrımcı, yıkıcı ve dışlayıcı her türlü etkenin reddedildiği ve her şeyden önce güvenli, eşitlikçi, yaşam ve temel hakların sağlandığı, ruhsal zorluk oluşturacak dış etmenlerin engellendiği bir ortam ve bu ortamın kurumsal güvencesi ile mümkündür. Savaşsız, sömürüsüz, eşitlikçi, tüm hakları ile insanların güven içinde yaşadıkları sağlıklı bir gelecek dileği ile…
Türkiye Psikiyatri Derneği