Değerli Üyelerimiz;
Aile Mahkemeleri tarafından görülmekte olan bir dava kapsamında kamuda görev yapan meslektaşlarımıza, şiddet uyguladığı ya da şiddete eğilimli olduğu düşünülen kişilere danışmanlık ve rehabilitasyon sağlanması istemiyle yazılar gönderilmektedir.
Mahkeme kararı ile sağlık tedbiri amacıyla tıbbi tanı ve tedavi süreçlerinin yürütülmesi ve sonucu hakkında Mahkemeye bilgi verilmesini içeren bu yazılar, hastanın özerkliği, tıp alanında her türlü müdahalenin hastanın rızasının alınmasından sonra yapılması ve hekimin sır saklama yükümlülüğü yönünden çekinceler yarattığından, meslektaşlarımız tarafından Derneğimize bu tür yazıların hukuka uygun olup olmadığı ve nasıl yol alınması gerektiğine ilişkin sorular yöneltilmiştir.
Bu nedenle Derneğimiz Hukuk Bürosu tarafından meslektaşlarımız açısından yol gösterici olmak üzere ekte yer alan bilgi notu hazırlanmış, Aile Mahkemelerinin gönderdiği yazıların hukuki dayanağı, istemin hangi sınırlar içerisinde yerine getirilebileceği ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslar açıklanmıştır. Bilgi notunda aktarılan hususlar haricinde soru ve tereddütleri olan meslektaşlarımızın Hukuk Büromuza danışabileceğini bilginize sunarız.
Saygılarımızla,
Türkiye Psikiyatri Derneği
Merkez Yönetim Kurulu
ŞİDDET UYGULAYAN KİŞİYE PSİKİYATRİ ALANINDA DANIŞMANLIK SAĞLANMASI İSTEMİYLE AİLE MAHKEMELERİ TARAFINDAN GÖNDERİLEN YAZILARIN HUKUKİ DAYANAĞI, İSTEMİN SINIRLARI VE UYGULAMA PROSEDÜRÜ
Kamuoyunda ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanmış olup 2014 yılından bu yana yürürlüktedir. Sözleşmenin amaçlarından bir tanesi; başta kadınlar olmak üzere şiddet mağdurlarını her türlü şiddetten korumak ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak için gerekli tüm önlemleri almaktır.
İstanbul Sözleşmesi imzacı devletlere her türlü şiddet eylemini önleyecek tedbirleri almak sorumluluğunu yüklemektedir. Aile içi şiddet girişiminde bulunanlara kişisel ilişkilerinde şiddete başvurmayan davranışları benimsemesi için gerekli desteğin sağlanması ve böylelikle şiddete dayalı davranış kalıplarının kökten değiştirilmesi de bu tedbirlerden bir tanesidir. İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü yükümlülüklerin ülkemizde etkin şekilde yerine getirilmesinin sağlanması için yürürlüğe konulan 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 1.maddesi ile genel gerekçesinde de Kanunun amacı “şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişileri ve en temel insan hakkı olan yaşam hakkını korumak, kadın cinayetlerinin son bulması için kurumlararası iş birliğini sağlamak, şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali bulunan kişileri rehabilite etmek” olarak ifade edilmiştir.
Dolayısıyla ilgili düzenlemeler uyarınca kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet ile mücadele yalnızca şiddet mağdurunu korumak ve şiddet sonrasında mağdurun zararını gidermekten ibaret olarak öngörülmemiş, bunun yanında şiddet uygulayanın bu davranışlarının giderilmesini sağlayacak uygulamalara başvurulması da düzenlenmiştir.
Bu doğrultuda Kanunun 5.maddesinde, Aile Mahkemesi Hâkimi tarafından “şiddet uygulayanların bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanmasına” karar verilebileceği ifade edilmiştir. 15.maddede ise teşvik edici, aydınlatıcı ve yol gösterici mahiyette olmak üzere kişinin öfke kontrolü, stresle başa çıkma, şiddeti önlemeye yönelik farkındalık sağlayarak tutum ve davranış değiştirmeyi hedefleyen eğitim ve rehabilitasyon programlarına katılmasının sağlanacağı belirtilmiştir. İlgili hükümler uyarınca Aile Mahkemeleri önlerine gelen bir davada, kadına yönelik olarak veya aile içerisinde görülen herhangi bir şiddet olayında gerek gördükleri takdirde şiddet uygulayanın davranışlarının sebebinin anlaşılması ve değiştirilmesi için bir sağlık tedbiri amacıyla sağlık kuruluşuna ya da danışmanlık tedbiri amacıyla Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüklerine başvurmasına hükmedebilmektedir.
Anayasanın 17.maddesinde, tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin rızası olmaksızın vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Türkiye’nin taraf olduğu İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi, 1219 sayılı Kanun ve Hekimlik Meslek Etiği Kuralları uyarınca da tıp alanında yapılacak bir müdahalenin hukuka uygun sayılmasının önkoşulu, ilgilinin gereğince aydınlatılmasının ardından müdahaleye rıza göstermesi olarak bilinmektedir.
Şiddet uygulayanın sağlık kuruluşuna başvurarak tedavisinin sağlanması tedbiri ile son yıllarda özellikle artan, sistematik ve yaygın bir sorun haline gelen kadına yönelik şiddet ile aile içi şiddetin yalnızca meydana gelmesinden sonra sonuçlarının ortadan kaldırılması değil, bu şiddetin ortaya hiç çıkmamasını sağlamak, kadınlar, çocuklar ve şiddete uğrayan tüm bireylerin yaşam hakkını korumak amaçlanmaktadır. Bu haliyle her ne kadar söz konusu uygulama hastanın özerkliği yönünden çekince yaratsa da hem tarafı olduğumuz uluslararası sözleşme ve kanunla öngörülmüş olduğu hem üstün bir kamusal yararın gerçekleştirilmesini hedeflediği için hukuka uygun olduğu değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte Aile Mahkemesi tarafından verilen şiddet uygulayanın sağlık kuruluşuna başvurması kararı kapsamında tedbirin hekim tarafından zorla yerine getirilmesi, ilgili kişiye rızası hilafına müdahalede bulunulması mümkün değildir.
6284 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 28.maddesi gereğince, Aile Mahkemeleri tarafından şiddet uygulayanın sağlık kuruluşuna sevkine karar verilmesi halinde şiddet uygulayanın, illerde il sağlık müdürlüğüne, ilçelerde toplum sağlığı merkezlerine başvurması gerekmektedir. Sonrasında ilgili birimler tarafından şiddet uygulayan, sağlık tedbiri uygulanması amacıyla kamuya ait sağlık kuruluşlarına sevk edilmektedir. İlgilinin tedaviyi sürdürüp sürdürmediği de aynı birimler tarafından Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı olan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM)’e bildirilmektedir. Uygulamada kişiler çoğunlukla devlet hastanelerine sevk edilmektedir, ancak kamuya ait üniversite hastanelerine sevklerin de olabildiği bilinmektedir.
Sağlık Bakanlığı da Aile Mahkemeleri tarafından şiddet uygulayanın bir sağlık kuruluşuna sevki halinde takip edilmesi gereken uygulama prosedürü 11.01.2016 tarih ve 87307621-622 sayılı Genelgesinde düzenlenmiştir. Buna göre; ilgili sağlık kuruluşunun Başhekim Yardımcısı, sevk edileni Psikiyatri Uzman Hekimine yönlendirecek, hekim tarafından tanı ve tedaviye ilişkin raporlama yapılacaktır. Aynı zamanda Sosyal Hizmet Uzmanı da kişiyi değerlendirerek bir sosyal inceleme raporu oluşturacaktır. Sonrasında Hastanenin ilgili birimi tarafından; hasta kayıtları, Psikiyatri Uzman Hekimi tarafından verilen “Tek Hekim Raporu, Epikriz Özeti” ve Sosyal Hizmet Uzmanı tarafından hazırlanan “Sosyal İnceleme Raporu” dosya halinde hazırlanarak Hastane Yönetiminin imzasına sunulacaktır. Son olarak Hastanenin ilgili birimleri konuya ilişkin Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM)’e bilgi verecektir. Genelgede aynı zamanda, bu süreçteki tüm yazışmaların “gizlilik-hasta mahremiyeti” ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerektiği de belirtilmiştir.
Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüklerinin görevlerini, çalışma usul ve esaslarını, personelin görev, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen Yönerge uyarınca Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında verilen koruyucu ve önleyici tedbir kararlarının yerine getirilmesi Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri ve Sosyal Hizmet Merkezlerindeki uzman personel aracılığıyla da yapılmaktadır. Bu merkezlerde şiddet uygulayana yönelik önleyici, eğitici, geliştirici, rehberlik ve farkındalık artırıcı sosyal hizmet faaliyetleri de yürütülmekte ve koordine edilmektedir. Mahkemeler yoluyla gönderilen ailelere yönelik öfke kontrolü ve danışmanlık hizmeti de verilmektedir.
6284 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 44.maddesi ile Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri Hakkında Yönetmeliğin 27.maddesine göre şiddet uygulayanın sağlık kuruluşuna sevki halinde sağlık giderlerinin genel sağlık sigortası kapsamında karşılanması gerekmektedir. Kişinin genel sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmuyorsa dahi kişi, sosyal güvenliğe ilişkin ilgili mevzuat uyarınca gelir testine tabi tutulmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılacak, genel sağlık sigortası kapsamında karşılanmayan rehabilitasyon hizmetlerine yönelik giderler Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetleri Bakanlığının bütçesinden karşılanacaktır.
Bilginize sunulur. Saygılarımızla.
Hukuk Bürosu