“Herkesin büyük bir ustalıkla gülerek geri çekildiği bir dünyaydı. Her yeni başlangıç yeni bir pişmanlık demekti. Gittiği yerlerden yüklenip geliyordu insan yalnızlığını.Umutsuzluk öyle bir yılgınlık yaratmıştı ki herkes,her söze inanır olmuştu.”
Değerli meslektaşlarım,
Sizler bu bülteni elinize aldığınızda merkez yönetim kurulumuz göreve başladığından bugüne tam bir yıl olmuş olacak. Bu yıl Yıllık Toplantımızın içinde seçimsiz olağan genel kurulumuz yapılıyor olacak ve biz de bir yıllık icraatımız için sizlerin denetiminden geçeceğiz. Seçimden bir ay öncehenüz aday da olmamışken, seçime girersek “neler yapılabilir” diye düşünerek aldığım notlarda hedeflerimizi: a) Ruh sağlığı yasasını çalışmak b) Mesleğimize ve derneğimize aidiyet duygusunu artırmak c) Çalışma birimlerini güçlendirmek d) Aidat ödemelerini sağlamak e) Web sayfasını düzenlemek f) Web sayfası içinde “iş bankası” oluşturmak g) Yeterlik belgesini etkili kılmak diye maddelemiş, seçimden hemen sonra da a) Şube yönetimleriyle b) Asistan hekimlerle c) Kamuda çalışan hekimlerle toplantılar yapmalıyız diye yazıp, en altına da ilk genel kurulda güvenoyu almalıyız diye eklemişim. Bütün bunları planlarken elbette, son bir yılın içine bir darbe girişimi, dokuz aylık olağanüstü hal koşulları ve nihayet halk oylaması ile anayasa değişikliği sığacağını ve yalnız çalışma koşullarının değil ülkemizin de altüst olacağını öngörememiştim. Bu ay bültenimiz “Yine Bir Kavşakta Beklerken” teması ile çıkıyor olacak. Bu yazı yazıldığında ve bülten hazırlandığında henüz halk oylaması sonuçlanmamış ve sonucun nasıl olacağını bilmiyor olacağız. Her koşulda, bir yıla yakın bir sürede yaşadığımız her an kendimizi bir paradoks, bir şaşkınlık ve bizleri sürekli taraf olmaya zorlayan bir süreç içinde bulduk. Bu da, her an bir yol ayrımında olduğumuz duygusu yaşamamıza neden oldu. Amerika’lı şair Robert Frost “Gidilmeyen yol” adlı şiirinin son kıtasında “bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben –ben gittim daha az geçilmişinden,ve bütün farkı yaratan bu oldu işte.” diyor.
Biz de çıkış yolunu yaptığımız işe, isimizi iyi yapmaya, meslektaşlarımıza destek ve onlarla birlik olmaya odaklanarak çözmeye çalıştık. Bütün gücümüzü derneğimizin kurumsallaşması ve güçlenmesine odakladık. Bir yandan 18 yıldır gündemimizde olan Ruh Sağlığı Yasası için uğraşırken, bir yandan da planladıklarımızı gerçekleştirmeye çalıştık. Yapabildiklerimizin bir kısmını bültenimizin “Dernekten” bölümünde bulacaksınız. Kalanları da genel kurulumuzda ayrıntılarıyla anlatacağız. Yapmaya çalıştıklarımız arasında Avrupa ve Dünya Psikiyatri Dernekleriyle daha etkili bir bağ oluşturmak da var. Bir süredir aksayan Avrupa Tıp Uzmanları Birliğinde (UEMS) derneğimizi Özlem Kuman ve genel başkan yardımcımız Yıldız Akvardar temsil etmeye başladılar. Ayrıca, bu yıl seçime giden Dünya Psikiyatri Birliği (WPA) başkan ve bölge temsilcisi adaylarıyla diyaloglar kurarak üyelerimizin WPA seksiyonlarında daha etkili biçimde yer alması için yapabileceklerimizi konuştuk. Ülkemizin hızla Avrupa’dan uzaklaştığı izlenimi edinilen bu günlerde, daha önce Avrupa Psikiyatri Derneğinde (EPA) yönetime seçilmiş olan Levent Küey ve Avrupa Psikiyatri Asistanları Federasyonu (EFPT) başkanı olan Ekin Sönmez’e bu yıl Eğitim Komitesine giren Defne Eraslan ve son olarakTPD’nin resmi temsilcisi olarak görevlendirdiğimizönceki genel başkanımız Simavi Vahip’in üye ülkelerin başkan ya da temsilcilerinde oluşan Ulusal Dernekler Konseyi Başkan yardımcılığa seçilmesiyle EPA’da temsil gücümüzün önemli ölçüde arttığını müjdelemek isterim.
Yapacaklarımız bitmedi. Olan biteni sonuna kadar umursayarak, derneğimizi güçlendirmeye, mesleki dayanışmamızı artırmaya devam ederken mesleğimizin özünde yer alan “insan olmaktan” ödün vermeden çalışmaya devam ediyoruz. Yazımın başında şair Şükrü Erbaş’ın “Dünyaya Teslim Olmak” başlıklı denemesinden alıntı yapmıştım, bu kez “Seni Korumak İçin” başlıklı denemesinden alıntılarla bitirirken hepinizi sevgi, dostluk ve muhabbetle selamlıyorum.
“Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını…. Kaba adamların kalın sesiörtmüştü ülkeyi. Güzellik, insanların gelecek düşlerindençoktan çıkmıştı. Kimsenin ortak türküsü yoktu ve kimse türküsünü bir başına söyleyemiyordu. Bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes.Koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar. İncelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti. Şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu.Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi. Seni korumak için karşı durdum tüm bunlara. Dünyayı senden geçirerek sevdim. Geri çekilmem yakışmazdı seni sevmeme.
Timuçin Oral
TPD Genel Başkanı