TPD 51. ULUSAL PSİKİYATRİ KONGRESİ BASIN TOPLANTISI
İNTİHAR VE MEDYA SORUMLULUĞU
İntihar, her yıl 800 binden fazla kişinin yaşamını yitirmesine yol açan çok önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ülkemizde son 10 yılda yaklaşık 29000 kişi intihar sonucu hayatını yitirmiştir. Bu rakamın %27'sini kadınlar, %73'ünü ise erkekler oluşturmaktadır. İntihar gençler ve genç erişkin nüfusta artış göstermektedir. Tüm intiharların yaklaşık %25’i 15-24 yaş arasında gerçekleşmektedir. Ülkemizde 2014 yılında kaba intihar hızı diye adlandırılan yüz bin nüfus başına düşen intihar sayısı 3.97 olarak bulunmuştur. Diğer bir deyiş ile 2014 yılında her yüz bin kişide 4 kişi intihar etmiştir. Dünya üzerinde tüm ölümlerin %1.8’i intihar sonucunda gerçekleşmektedir. İntihar oranı ülkemizde son 40 yılda %50 artış göstermiştir.
Ülkemizde yazılı, görsel ve sosyal medyada intihar haberleri sıklıkla yer almaktadır. Medyanın bu haberleri detaylı olarak ilettiği ve hatta görsel materyalleri sıklıkla kullanıldığı görülmektedir. Bir intiharın haber sınırlarını aşan bir ölçüde anlatılması ya da gösterilmesi kişinin mahremiyetinin ve kişilik haklarının ihlalidir. Medyada intihar vakalarının tüm detaylarıyla, dramatize edilerek, görsel öğeler eşliğinde sunulması, intihara eğilimli insan üzerinde olumsuz etkiler yarattığı bilinmektedir. Hem ülkemizde hem de dünyada medyada intihar haberlerinin veriliş biçimine dikkat edilmediği zaman intihar girişimlerinin arttığını gösteren çok sayıda örnek bulunmaktadır.
1970'lerde, Britanya'da, bir kendini yakarak intihar etme eylemi uluslararası medyada oldukça fazla yer bulmuştur. Bunu takip eden 12 ay içerisinde Britanya'da kendini yakarak intihar etme eylemi (taklit intihar) normalde beklenenden 60 adet daha fazla arttığı saptanmıştır. Avustralya'da yapılan bir araştırma, ülkenin iki ulusal gazetesinde intihar haberlerinin yer almasından sonra Avustralyalı erkeklerde intihar oranının yükseldiği görülmüştür. 1985 yılında ABD’de genç yaş intiharlarını önlemeye yönelik 4 film hazırlanmış, değişik haftalarda yayınlanarak, ailelerin ve gençlerin intihar davranışına dikkat çekmesi hedeflenmiştir. Ancak bu filmlerin gösteriminden sonra intihar girişiminde bulunan gençlerin sayısında artış görülmüştür.
Yıllar önce Boğaziçi Köprüsü’nde intihar girişimi haberlerinin verilmesinin kesilmesinden sonra intihar girişimlerinin azalması, Avusturya’da intihar haberlerinin kısıtlanmasından sonra intihar olgularının azalması gibi örnekler intiharın medyada yer alması ile gerçekleşmesi arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Medyada ayrıntılı resim ve görüntülerle verilen haberlerden sonra benzer yöntemi kullanarak intiharların arttığı bildirilmiştir. Aynı zamanda tehlikeli davranışlarda bulunma ve depresyon oranlarında da artış gözlenmiştir.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Hak ve Sorumluluklar Bildirgesi’nde “İntihar olayları hakkında haber çerçevesini aşan ve okuyucu veya izleyiciyi etki altında bırakacak nitelikte ve genişlikte yayın yapılmamalıdır. Olayı gösteren fotoğraf, resim veya film yayınlanmamalıdır” denilmektedir. Ancak çoğu zaman bildirgeye uyulmadığı görülmektedir.
Medya intihar haberi yapmadan önce azami çekinceyi göstermeli ve haber yapılacaksa; yalnız gerekli bilgilerle yetinilmeli, yönteme değinilmemeli, en basit ve yoksun bilgilerle, ayrıntılara değinilmeden haber yapılmalı, intihar davranışına yönelik alternatifler vurgulanmalı ve intihar hiçbir zaman yüceltilmemelidir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün aşağıda yer alan intihar haberlerinin medyada yer alması ile ilgili kurallar listesi ülkemizde de bir an önce uygulanabilir hale getirilmelidir.
· Haberde ölme kararında rol oynayan psikososyal nedenler aydınlatılmalı, altta yatan bir psikiyatrik hastalık varsa belirtilmelidir. İntihara yol açan depresyon, madde bağımlılığı gibi hastalıkların tedavisinin olduğu vurgulanmalı ve nasıl yardım alınacağı konusunda bilgi verilmelidir. Kişilerarası ilişki güçlükleri ve çatışmalarda çözüm yollarını örneklerle belirten yol gösterici haberler şeklinde verilmelidir.
Toplumdaki tutum ve davranışları etkileyebilme ve bunları olumlu ya da olumsuz yönde değiştirebilme gücüne sahip olan medyada yayımlanan her şey izleyiciler tarafından taklit edilmektedir. Haber atlamama endişesi ile bu gibi olaylar ayrıntılı bir şekilde habere dönüştürülmeden önce tekrar tekrar düşünülmeli ve bu bilimsel gerçekler akılda tutulmalıdır. Tüm medya kuruluşlarımızı bu konularda dikkatli ve sorumlu davranmaya davet ediyoruz.
Doç. Dr. Mehmet Yumru
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri