Türkiye’de intihar edenlerin sayısı geçtiğimiz yıl 3225 kayıp ile en yüksek rakama ulaştı. İntihar edenlerin %72’si erkek %28’i kadındır. Ülkemizde yaklaşık her iki buçuk saatte bir kişi intihar ederek hayatını kaybetmektedir. Türkiye’de son 20 yılda yaklaşık 40 bin kişi hayatını sonlandırmıştır.
Kadınlarda en yüksek intihar oranı 15-19 yaş grubundaki genç kızlarda görülüyor. Genç kızlar üzerindeki ailevi ve sosyal baskının yüksek olması ve psikiyatrik tedavi olanaklarından yararlanamıyor olması bu oranlarda en önemli etkendir. Genç kızlarımız üzerinde gerçekleşen ve yaşamlarını dahi tehdit eden bu baskıyı önlemeye yönelik bilinçlendirme çalışmalarına ihtiyaç vardır.
Erkeklerde intihar oranları yaşla beraber sistemli bir artış gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre en üretken yaş aralığı kabul edilen 15-44 arası yaş grubunda intihar, ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada yer almaktadır. Türkiye’de de 2012 yılında intihar sonucu hayatını yitirmiş 3225 kişinin yaklaşık %60’ı bu yaş grubunda yer almaktadır. Çalışma çağında olan erkeklerin iş ve aile hayatında yaşadıkları zorlanmalar ruh sağlıklarının bozulmasında ve dolayısıyla intihar oranlarında etkili olmaktadır. Bu nedenle iş hayatında ruh sağılığını koruyucu çalışmaların önemi bu verilerle bir kez daha ortaya konmaktadır.
2012’de Erkeklerde intihar oranının en yüksek olduğu grup 75 yaş ve üzeri gruptur. Bu oran artan fiziksel ve ruhsal sağlık sorunları ile karşı karşıya kalan yaşlı nüfusa sağladığımız sağlık ve bakım olanaklarının ivedilikle iyileştirilmesi gerekliliğine önemli bir veri teşkil etmektedir.
İntihar eden kişilerin büyük bölümü intihar etmek konusunda bir süre kararsızlıklar yaşarlar, yaşamla ölüm düşünceleri arasında gidiş gelişler sırasında intihar edeceklerini çeşitli vesilelerle ima ederler. Ancak bunu açık bir şekilde ifade edemezler ve anlaşılmayacaklarına, olumsuz bir şekilde damgalanacaklarına inandıkları için yardım almaktan çekinirler. Dünya Sağlık Örgütü’nün bu yıl intiharla ilgili küresel bilinçlendirme teması ‘olumsuz etiketleme’dir. Ruhsal hastalığı, intihar düşüncesi ya da davranışı olan bireyler hakkında olumsuz tutumlar birçok toplumda halen yaygındır. Etiketlenme veya damgalanma endişesi ile intihar düşünceleri kişiler tarafından gizlenmekte ve sonuçta tedavi başvuruları sınırlı kalmaktadır. Toplumun intihar davranışı konusunda bilgilendirilmesi, “tabu” olmaktan çıkarılması için gerekli çalışmaların yapılması önceliklidir.
Etiketlenme endişesi diğer bir yandan intihar bildirimlerinde de yetersizliklere yol açabilmektedir. Oysa her türlü intihar davranışına yönelik bildirim ve kayıt sistemlerinin geliştirilmesi, intihar oranlardaki değişimlerin izlenmesi ve bu değişimlerin sebeplerinin incelenmesi önleyici sağlık stratejilerinin geliştirilebilmesi için gereklidir.
10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü, bir önceki yıl kaybettiğimiz insanlarımız için gerçekten yapabileceklerimizi yaptık mı sorusunu sorma ve toplumun her kesiminde bir vicdan muhasebesi yapma olanağını vermektedir. Türkiye Psikiyatri Derneği olarak toplumun her kesimini, konuya duyarlılığın artırılmasına ve intihar eğilimi olan insanımıza etiketleyen değil yardımsever olmaya davet ediyoruz.
Prof. Dr. Tarık Yılmaz
Krize Müdahale ve İntiharı Önleme Çalışma Birimi Koordinatörü