TPD Basın Açıklaması: HEKİME YÖNELİK HER TÜRDEN BASKI VE ŞİDDETİ KINIYORUZ!

psikiyatri.org.tr /

HEKİME YÖNELİK HER TÜRDEN BASKI VE ŞİDDETİ KINIYORUZ!
 
TEHDİTLERİN VE SİLAHLARIN GÖLGESİNDE SAĞLIK HİZMETİ VERİLEMEZ!
 
Yıllardır uzmanlık eğitimi alan hekimlerin yetiştirilmesinde ve binlerce hastanın tedavisinde büyük emekleri olan Dr. Hüseyin Soysal İstanbul’da 26.11.2010 tarihi akşam saatlerinde; muayenehanesinde tedavi ettiği bir hastasının saldırısına uğramış ve bıçaklanmıştır. Değerli meslektaşımıza acil şifalar ve yakınları, hastaları ve tüm halkımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor; her geçen gün hekime yönelik şiddetin hızla artmasına göz yuman gerekli tedbirleri almayan sorumluluk ve görev sahiplerini kınıyoruz. Hatırlanacağı üzere, Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 11.11.2010 Perşembe günü hekimlere yönelik iki ayrı şiddet olayı daha meydana gelmişti. Neredeyse hemen her gün ve her sağlık kurumunda, tüm sorumluluğu o anda sağlık hizmeti sunmak olan hekimlere yönelik şiddetin ve bu şiddet eğiliminin nereden kaynaklandığı ve nasıl meşrulaştırılıp, sıradanlaştırıldığı apaçık ortadadır; mevcut sağlık politikaları ve onun uygulayıcıları!
 
Son yılların, ülkemiz için kendisini bir olgu şeklinde duyurduğu en önemli alan şiddettir. Bunda şaşılacak bir şey olmaması gerekir. Çünkü ülkemizin içinde bulunduğu toplumsal süreçte siyasi iktidar, kendisini şiddet kavramı etrafında kurarak biçimlendirmektedir. Ergin ve kaderine hükmedecek eleştirel, sorgulayıcı bir özne olarak yurttaş; kurumsal tasarım, denetim ve kısıtlamalarla;  çalışma hayatında özlük haklarının gasp edilmesinden, dinleme cihazları ile özel yaşamının mahremiyetine tacizde bulunulmasına kadar şiddetin çeşitli biçimlerine maruz bırakılmıştır. Bireyin bir yurttaş olarak sahip olduğu haklar unutturulurken, güçlü olanın kazandığı bir yaşam biçiminin kanıksatılmaya çalışıldığı görülmektedir. Tüm bunlar devleti baskıcı bir aygıta dönüştürürken, kamusal alanda şiddeti bir yaşam biçimi olarak benimseyen grup ve kişilerin çoğalmasına neden olmuştur.
Gençlerimize çok küçük yaşlardan itibaren okullarda ve hatta tüm kamusal alanda yaygın bir biçimde yazılı ve görsel medya araçları ile şiddetin bir sorun çözme biçimi olarak sunulduğu, içten içe kültürel yapımıza sindirildiği görülmektedir. Olağan bir sonuç olarak şiddet olayları; hiç olmaması gereken eğitim ve sağlık kurumlarına da sızmış, günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Artık egemenlerin şiddetten beslendiği anlaşılan gizli gündemlerine hizmet eden “örtük müfredat” tüm sırları ile deşifre olmuştur.
Hekimleri hedef almış saldırıların artışında güvenlik tedbirlerinin eksikliğinin çok daha ötesinde sebepler olduğu açıkça ortadadır. Özellikle; aşırı hasta yükü, hasta başına ayrılan sürenin kısalığı, son yıllarda toplumda madde kullanımının artışı, ayrıca ekonomik kriz ve buna bağlı olarak yoksulluğun ve alkol-madde kullanım sıklığı ve yaygınlığının artması, son 30 yıldır sistematik olarak iktidarlar tarafından sağlık sistemindeki aksaklıkların suçlusu olarak hekimlerin ve sağlık çalışanlarının gösterilmesi, sağlıkta dönüşüm programları ile serbest piyasa ekonomisinin hiçbir sınırlama olmadan uygulanması sonucunda hekim-hasta ilişkisinin işletme-müşteri ilişkisine dönüştürülmesi gibi etkenlerin de önemli ve belirleyici olduğunu düşünmekteyiz.
Sağlıkta Dönüşüm Programı kaliteli hizmet üretimi yerine, hekimlerin özlük haklarını ve saygınlıklarını azaltmış, adeta kişisel bir saldırıya dönüşmüştür. Sağlık yöneticileri, sağlık kurumlarının sayı ve alt yapı eksikliklerini gizlemek için hekimlerin ve hekim sayısının yetersizliğini öne süren açıklamalar yapmış ve dolaylıda olsa hekimleri halkımıza karşı hedef göstermişlerdir. Tarihsel olarak eşi görülmedik bu deneyim, kimi hasta ve hasta yakınlarının hizmete ulaşamayınca, haklarını arama adına, hekimleri hedef alan şiddet ve tehdide başvurmalarına neden olmuştur.
Veriler sağlık çalışanlarının şiddete uğrama sıklığının arttığını gösteriyor.
Hekimler küfür ve hakaret gibi sözel şiddete, aşağılayıcı davranışlara, sözel veya yazılı tehdit davranışları ve darp, yaralama, hatta ölümle sonuçlanan fiziksel şiddet olaylarıyla karşılaşmaktadırlar.Isparta-Burdur Tabip Odası’nın 2008 yılında yaptığı bir araştırmaya göre:
- Çalışma yaşamları boyunca en az bir defa şiddet içeren olaya tanık olduğunu söyleyen sağlık çalışanı oranı % 96 iken, bunların %64’ü en az bir defa şiddete maruz kalmıştır. 
- Hasta ve hasta yakınları, ama özellikle erkekler şiddet uygulamaktadır. Şiddet uygulayanların % 86’sı hasta ve hasta yakınıdır. Sadece hastaların uyguladığı şiddetin oranı ise % 6 civarındadır.  Bunların arasında da %54 ile en fazla hasta yakını görülmektedir. Şiddet uygulayanların %92’sini erkekler oluşturmaktadır. % 86’yı 100’e  tamamlayan grup ise sağlık idare ve yöneticileridir. Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddetin % 14 ünü sağlık idarecileri gerçekleştirmişlerdir. 
- Yalnızca 2008 yılı içinde; çalıştıkları kurumda şiddet içeren en az bir olaya tanık olduğunu söyleyen sağlık çalışanı oranı %56 iken, bunların %45’i şiddete maruz kalmıştır. Kadınlar arasında bu oran %58, erkekler arasında ise %26’dır. Kamu sağlık hizmetinde çalışan uzman hekimler  arasında bu oran %45, özel sağlık hizmetlerinde çalışan uzman hekimler arasında %5’tir. Hemşireler arasında %53, hekim ve hemşire dışında kalan sağlık personeli  arasında %33’tir. Pratisyen, uzman ya da asistan olsun her grupta şiddete maruz kalma oranı kadınlarda erkeklerden çok daha fazladır. En fazla şiddete maruz kalan grup ise % 81 ile kadın pratisyen hekimlerdir.
- Özellikle kamuda çalışan hekimlerde, kadınlarda ve genç hekimlerde şiddete maruz kalma sıklığının yüksek olduğu görülmektedir.
- İstanbul’da yapılan bir araştırmada ise (Aren A, 2008): Sağlık çalışanlarının sözlü saldırıya uğrama oranı   %100, Fiziksel saldırıya uğramış olanların oranı ise % 87, Hemen her gün fiziksel ya da sözel saldırıya uğradığını söyleyenlerin oranı % 29, Bunların polise bildirilme oranı % 40, dava açılma oranı % 33 olarak belirlenmiştir.
- Öte yandan, bir çok araştırmada psikiyatri hekimlerinin daha sık şiddete uğradığı vurgulanmaktadır. Türkiye’de psikiyatri kliniklerinin birçoğunda hizmet yükünün büyük bölümünü sırtlayan asistanların meslek yaşamları boyunca şiddete uğrama sıklıklarını araştıran bir çalışmada (Altınbaş ve ark. 2008);
 
Psikiyatri asistanlarının %89.7’si asistanlık süresince sözel (%42.6), fiziksel (%2.9) veya hem sözel hem de fiziksel (%44.1) şiddete uğrarken; %15.9’u hafif, orta veya ağır şekilde yaralandığı saptanmıştır.
Psikiyatri asistanlarına yönelik şiddet oranları oldukça yüksek olmasına karşın yalnızca % 4.1’i hukuki yollara başvurmaktadır.
 
Sağlık çalışanlarının %67’si kendisine yapılan şiddet konusunda şikayetçi olmamıştır.
- Hekimler işlerini kaybetme, tekrarlayan saldırılara karşı güvenliklerinin sağlanamayacağı ve kendilerine yönelik husumete yol açmamak kaygısıyla bireysel olarak davacı olmaktan kaçınmaktadır. Bireysel olarak davacı olunmadığı durumlarda, zaman zaman olayın yargı tarafından bir kamu davası olarak ele alınmaması suç işleyen kişilerin serbest kalmasına neden olmaktadır. İşlenen benzer saldırı suçlarında, hekimin Sağlık Bakanlığı çalışanı olarak, hastanede görev yaptığı sırada ve görevinden kaynaklanan bir işlem nedeniyle ortaya çıkmış olması dikkate alınmaksızın, yalnızca kişinin mağdur olduğu basit bir etkili eylem (müessir fiil) olarak ele alındığı ve kamu davası açılmadığı birçok örnek vardır. Ayrıca, hekimler ve sağlık çalışanları bu saldırıları çoğunlukla, hizmet verdikleri insanları korumak alışkanlıkları olduğundan ya da işlerinin sevimsiz bir tarafı olarak görmelerinden dolayı şikayet etmemektedirler.
- Şikayetçi olmamanın bir nedeni de meselenin bireysel değil sosyo-ekonomik koşullardan beslendiğinin kavranmasından olsa gerek. Hekimlerin % 78’i toplumda şiddetin yaygınlaşmasının en önemli ilk üç sebebi olarak ekonomik sıkıntıları, sosyo-kültürel problemleri, eğitim problemlerini göstermişlerdir. Bu problemleri; kişilerin devlet yönetimi ve adalet sistemine güvensizliği, medyanın yanlı ve yanlış yayınları, işsizlik ve ülkemizdeki terör olayları izlemektedir. Tüm nedenler arasında toplumda şiddetin en fazla yaygınlaşma sebebi olarak %35 ile ekonomik sıkıntılar dile getirilmiştir.
 Neden şiddet!
 
Sağlık çalışanlarına şiddet uygulanması sıklıkla tedaviden memnuniyetsizlik, muayene sırasında fazla bekleme, gecikme hissi, kötü haber alma, muayene sırasında ihmal edilme düşüncesi, şiddet uygulayan kişinin alkol veya uyuşturucu etkisi altında olması gibi sebeplerle ortaya çıkmaktadır.  Tüm bu gerekçelerin altında yatan aşağıda açıklayacağımız siyasi iktidarın son yıllarda hız verdiği sosyo-ekonomik politikalardır.
 
 
1- Sağlıkta Dönüşüm Projesinin yarattığı olumsuz sağlık ortamı ve zorlaştırılmış çalışma koşullarını önemli ve belirleyici bir etken olarak görmekteyiz. Kamu sağlık hizmetlerinde niceliksel iyileşmeler olmakla birlikte, yapılan değişikliklerin net sonucu, niteliksiz ve kalitesiz hizmet üretimi olmuştur. Örneğin;
-Performans sisteminin baskısı altında olan hekim, daha çok hasta bakabilmek için hastalarına daha kısa süre ayırmak zorunda kalmakta, kendisine az zaman ayrılan hastada ise iyi bakılmadığı hissi uyandırarak gerginlik yaratmaktadır. Hasta-hekim ilişkisinden, işletme-müşteri ilişkisine geçilmesi, hastaları daha çok talepkar ve istedikleri olmadığında da şiddete başvurur hale getirmektedir.
 
-Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verilen hizmete yaptığı ödemeleri sınırlandırması, hekimin mesleki özerkliğini ortadan kaldırmıştır. Gerekli olduğu halde yapılması gereken tetkikler için beklemek zorunluluğu, hastaların çözüme ulaşma sürelerini uzatmıştır. Ödenmeyen hizmetlerin masrafı hastanelere kaldığı için, masrafları azaltmak amacıyla sunulacak hizmetin kalitesi düşmüştür.
 
2 – Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin de bir parçası olan özelleştirme hekime yönelik şiddetin artışında bir başka tetikleyici unsurdur. Kamu yararı gözetilmeden, önceliği, ne olursa olsun “özelleştirme” olan politikalarla kamuya ayrılan kaynaklar azaltılmakta,  önemsiz hale getirilmekte, kamu kaynakları özel sağlık sektörüne aktarılmakta, öte yandan kamudaki sağlık çalışanları sağlık yöneticilerince sürekli şekilde hedef haline getirilmektedir. Güvenlik bakımından, yine kamusal sağlık alanı, özel sağlık alanından daha kötü durumdadır. Kamusal sağlık alanında çalışanlar, özel sağlık hizmeti veren kurumlarda çalışanlara göre daha uzun süre çalışmalarına, daha fazla hastaya bakmalarına, hizmet vermelerine, daha az maddi gelir elde etmelerine, daha az işyeri sağlık ve güvenlik tedbirlerine sahip olmalarına rağmen, işyerlerinde daha fazla şiddete maruz kalmaktadır. Örneğin yukarıda da bahsettiğimiz bir çalışmada (Isparta-Burdur Tabip Odası, 2008.) belirttiğimiz gibi, kamu sağlık hizmetinde çalışan uzman hekimler  arasında şiddete maruz kalma sıklığı %45 iken, özel sağlık hizmetlerinde çalışan uzman hekimler arasında bu oran %5’tir.
 
 
3 – Sosyo-ekonomik krizler, yoksulluk, işsizlik,  alkol- madde kullanımının yaygınlaşması, işkence uygulamalarına ve ardı arkası kesilmeyen çatışmalar sonucu şiddete maruz kalma ve şiddeti bir yaşam biçimi, çözüm olarak görme oranının giderek artması da hekime yönelik saldırıların en önemli nedenleri arasındadır.
 
4 - Sağlık yöneticileri ve siyasi yetkililer, sağlık sorunlarının nedeni olarak hekimleri görmek ve göstermek eğilimindedirler. Siyasi iktidar ve kimi yandaş yöneticiler, sağlık alanındaki yapısal eksiklikler ve kaynak yetersizliğinin neden olduğu sorunların üstünü kapatmak için, popülist politikalar ve uygulamalar benimsemiş, hekimleri halka karşıt ve karşı bir meslek grubuymuş gibi gösterecek tutum ve davranışlar sergilemişlerdir.
Örneğin;
-Hekimlerin muayenehane açma ve özel sağlık sektöründe çalışma gibi haklarını ortadan kaldıran Tam-gün yasasının kimi maddelerinin Anayasa Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararı ile hukuka aykırı bulunması üzerine siyasi iktidar ve yandaşlarınca adeta bir intikam duygusu ile halkı hekimlere karşı kışkırtıcı, hekim saygınlığını zedeleyici açıklamalar yapılmış, hekimler üzerindeki baskılar arttırılmıştır. Kararın hemen sonrasında alelacele hazırlanan yönetmeliklerle anayasal haklar ihlal edilmiş, muayenehane açmak neredeyse imkansız hale getirilmiştir.
- Geçici görevlendirmeler, uygunsuz atamalar, sürgünler, mecburi hizmet uygulamalarına; branş dışı nöbetler, çalışma saatlerinin uzatılması, muayenehane kapatmalar ve tehditkar soruşturmalar gibi yep yeni baskı ve şiddet araçları eklenmiştir.
 
Ne yazık ki trajediyle sonlanabilecek bir kaba komediyi andıran hekimlerin maruz kaldığı bu çok yönlü şiddet, engellenemediği gibi, neredeyse kamuoyunda olağan bir durummuş gibi karşılanmıştır. Çünkü yaşananlar yeni bir deneyim değil, maalesef yıllardır süren baskıların, hak gasplarının devamı gibi kabullenilmiş, deyim yerindeyse, şiddetin kurumsallaşması namına bir teyit olmuştur.
 
Olağanüstü ve gerçek anlamda eşi görülmedik bu baskı ve şiddet ile hekimlere yönelik bireysel saldırıların artışındaki ilişki tereddüte yer bırakmayacak denli açıktır. Aynı zamanda bu ilişki, sağlık yöneticilerinin sağlık kuruluşlarındaki şiddet olaylarını görmezden gelerek ciddiye almayıp, neden önlem almadıkları (?) sorusunun da yanıtıdır aslında.
 
Uyarıyoruz!
 
Mesleğimizi, meslektaşlarımızı hedef alan saldırıların neredeyse sistematik bir şekilde arttığını gözlemlemekte ve üzüntü duymaktayız. Daha vahim olanı ise Sağlıkta Dönüşüm ile, sağlık sisteminin kurumsal ve yapısal bir yenilenmeye, gelişmeye evrilmesi yerine, kelimenin tam anlamıyla, kamusal alanda giderek yaygınlaşan şiddetin, sağlık sisteminde de özümsenmesi ve benimsenmesine hizmet etmiştir.
 
Yetkililer için hekimlere yönelen saldırıları, gerçek hale getirmenin, onu önemsemelerini ya da ona ilgi göstermelerini sağlamanın, ısrarla sürdürülmekte olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı durdurmalarının yolu nedir?
 
Bu programla ne hedeflenmektedir ki halkımız ve sağlık çalışanları yoksullaşırken, işsiz kalırken, sağlık hizmetlerinden faydalanamazken, yaralanırken, ölümle tehdit edilirken ve hatta öldürülürken bu acımasız politikalara hergün yeni birisini eklemektedirler? 
 
Tüm sağlık çalışanları gibi biz psikiyatri hekimleri de üstlendiğimiz sorumluluğun bilinciyle, cesaretle, vakarla, kararlılıkla, maruz kaldığımız her türden baskı ve şiddete rağmen imkanlar ölçüsünde, olabilecek en verimli şekilde sağlık hizmetlerine olan katkımızı sürdürmekteyiz. Bu uysal bir ruh hali ya da teslimiyetçi bir dünya görüşünden değil, eğitimimiz boyunca aldığımız tıp terbiyesi, halkımıza karşı taşıdığımız sorumluluk bilinci ve yaptığımız işin ciddiyetinden kaynaklanmaktadır. Ancak bu tutumumuz, ciddiyetsiz politikalara uyum sağlayacağımız, sessiz kalacağımız anlamına da gelmemelidir.
 
Talep ve önerilerimiz:
 
- Güvenli çalışma ortamları yaratılmalıdır. Silahların ve tehditlerin gölgesinde sağlık hizmeti verilemez.
- Sağlık yöneticileri ve siyasi yetkililer, sağlık sorunlarının nedeni olarak hekimleri görmek ve gösterme tutumundan vazgeçmeli, gerçekçi politikalar üretmelidir.
- Sağlık idarecileri ve yetkililer, sağlık çalışanlarına yönelik şiddette hekimlere sahip çıkıcı tutumlar içinde olmalıdır. 
- Uygulanan “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nden bir an önce vazgeçilmeli ve Sosyal Devlet anlayışına uygun, sosyal sağlık politikaları devreye konmalıdır. Herkese erişilebilir, kaliteli, eşit sağlık hizmeti verilecek düzenlemeler yapılmalıdır.
- Sosyal adaletsizlik, açlık, yoksulluk ortadan kaldırılmalı, işsizlik önlenmelidir.
- Toplumsal barış sağlanmalıdır.
- Sağlık çalışanına yönelik saldırıya karşı suçun yeniden tanımlanmalı ve bu suçlara verilecek cezalar ağırlaştırılmalıdır.
 
 
Sonuç olarak:
 
Siyasi iktidar ve destekçisi sağlık yöneticilerini yürüttükleri politikaların, hekimlere karşı benimsenen tutumun, sağlık çalışanlarının maruz bırakıldıkları şiddet olaylarının ve baskıların toplum sağlığını tehlikeye atan bir fiili durum yarattığını, kamuoyu önünde bir kez daha yineliyor, ilgilileri mevcut tutumlarından vazgeçmeleri ve şiddete karşı acil önlemler almaları için göreve çağırıyoruz.
Türkiye Psikiyatri Derneği olarak kamuoyuna, “sağlığımıza” yönelik gerçek bir saldırının olduğunu, gerçek saldırının gerçek tehlikeleri olduğunu hatırlatmaya ve mücadeleye devam edeceğimizi bildirir saygılarımızı sunarız.
 
Basına ve kamuoyuna saygı ile duyurulur.                                                                                
 
Uz. Dr. Agah Aydın
 
TPD Merkez Yönetim Kurulu üyesi
 
Türkiye Psikiyatri Derneği adına
 
 
 
 
Bu metin de ;
 
1-     Isparta-Burdur Tabip Odası (Aydın M). Isparta-Burdur Sağlık Çalışanlarına Şiddet ve Şiddet Algısı, 2008. (www.ttb.org.tr/siddet/images/stories/file/rapor/isparta.doc)
2-     Türkiye Psikiyatri Derneği, İstanbul Tabip Odası, Sağlık Emekçileri Sendikası, TPD İstanbul Şubesi ortak basın açıklaması. Hekime ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet önlenmelidir. 22.12.2009 (http://www.psikiyatri.org.tr/PressPopUp.aspx?Id=28)
3-     K Altınbaş, G Altınbaş, A Türkcan, ET Oral. Psikiyatri Asistanı Şiddetle Başa Çıkmayı Yaşayarak Öğreniyor Türk Psikiyatri Dergisi 2010;21(2):176-177
4-     Aren A. Ameliyathanede Hasta ve Çalışan Güvenliği İstanbul Tıp Dergisi 2008 3
 
 
 
yayınlarından kaynak olarak faydalanılmıştır.