BASINDA YER ALAN RUH SAĞLIĞI HASTANELERİNDEKİ GÖRÜNTÜLER İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

psikiyatri.org.tr /

Deşifre adlı programda 19 Şubat 2007 tarihinde Adana Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi, 5 Mart 2007 tarihinde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, Arena adlı programda 5 Mart 2007 tarihinde Aydos Huzurevi’nde psikiyatri hastalarına yapılan kötü muameleyi konu alan haber ve görüntüler, ülkemizde ruh sağlığı alanındaki tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinde önemli sorunlar olduğunu kamuoyuna ve meslektaşlarımıza bir kez daha göstermiştir.

Bu aşamada, Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu, görüş, öneri ve planlarını bildirmek ihtiyacı duymuştur.

  1. Hastaya kötü muamele edilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.
  2. Sağlıkla ilgili tüm alanlarla, özellikle psikiyatri hastaları ile ilgili haberlerin basında yer alması hassas bir konudur ve bu haberlerin basında sunuluşu, yorumlanması konusunda basın ve ilgili meslek çalışanları azami dikkat göstermelidir.Haber programının ruh sağlığı alanında çok daha yaygın olan sorunları (örneğin psikiyatri yataklarının yetersizliği, hasta başına düşen psikiyatri uzmanı, hemşire, hastabakıcı ve diğer yardımcı ruh sağlığı çalışanı sayısının düşüklüğü, buna bağlı olarak hizmetin niteliğinde düşme, hatta gerekli hizmetin verilememesi) gündeme getirmek yerine programın izlenme oranını yükseltme kaygısıyla sansasyonel olabilecek haberleri tercih etmesi şaşırtıcı değildir. Ancak bu, basın yayın organlarının tutumunu olduğu gibi kabul etmeyi gerektirmez. Türkiye Psikiyatri Derneği,

    (a) basına bu konuda düzenli olarak geri bildirim vermeyi, örneğin nitelikli ve doğru bilgi sunma, önemli sorunlara işaret etme gibi görevlerinin izlenme kaygısından önde gelmesi gerektiğini hatırlatmayı,

    (b) ruh sağlığı alanında önde gelen sorunlar konusunda kamuoyuna bilgi vermeye devam etmeyi,

    (c) konuyu hükümetin, öncelikle de Sağlık Bakanlığı’nın gündeminde tutmak için ilgili makamlarla temasını sürdürmeyi planlamaktadır.

  1. Haber programında konunun ele alınış biçimi, psikiyatriye, psikiyatri hastalarına ve ruh sağlığı çalışanlarına yönelik damgalamayı pekiştirecek niteliktedir.
  2. Oysa çözüm için başta gelen iki çıkış noktası, hizmet koşullarının iyileştirilmesi ve damgalamanın azaltılmasıdır. Bunun sivil toplum kuruluşlarının çabasını gerektirdiği açıktır; nitekim 23 Sivil Toplum Kuruluşu’nun TPD önderliğinde oluşturduğu Ruh Sağlığı Platformu bu hedeflere ulaşmak için çalışmaktadır. Ancak bu çabalar, ruh sağlığı hizmetlerine devletçe ayrılan bütçe yetersiz kaldığı sürece, ruh hastalarının toplum içinde rehabilitasyon ve tedavisi için gerekli alt yapı kurulmadıkça istenen sonuçları veremez. Sağlık Bakanlığı’nın devlet hastanelerine yeni hemşire ve sağlık personeli atamadığı, var olanların emeklilik ya da istifalar nedeniyle giderek azaldığı, bu hizmetlerin taşeron firmalar aracılığı ile temin edilen asgari ücretli, eğitimsiz ve niteliksiz temizlik elemanlarıyla yerine getirildiği koşullarda, nitelikli hizmet verilmesi olanağı olmadığı da bir başka gerçektir.

    Şimdiki durumda, hem hak ettiği hizmeti alamayan, hatta kötü muameleye maruz kalabilen hastalar ve hasta yakınları, hem de sorumluluk bilinci eksik olduğundan değil çalışma koşullarının kötülüğünden ötürü istedikleri biçimde hizmet veremeyen ruh sağlığı çalışanları mağdur olmaktadır. Olumsuz koşulların birbirlerini pekiştirerek oluşturduğu kısır döngü, hastalar ve hasta yakınları ile ruh sağlığı çalışanlarını, iki mağdur tarafı karşı karşıya getirmektedir. Başta ruh sağlığı hastaneleri olmak üzere, birçok kurumda iyi hizmet vermeye çalıştığı halde hem mağdur olan hem de gündelik uygulamada şu ya da bu biçimde suçlu, en azından sorumsuz konumuna düşen meslektaşlarımızla ortak toplantılar düzenlenmesi planlanmaktadır; bu konuda daha geniş katılımlı bir çalışma başlatılmasının gerekli olduğu açıktır.

  1. Medyada yer alan bu haber programlarının uyandırdığı dehşet, ülkemiz halkında, hasta ve hasta yakınlarında bunca fedakarlıkla hizmet üretilen, çağdaş tıp bilgisi ile tedavi uygulanan kamu sağlık kurumlarının düzeltilmesine yol açmamakta, tam tersine bilim dışı uygulamalara doğru uzaklaşmaya yöneltmektedir. Bu uzaklaşmanın sonucu olan bir olayın uyandırdığı dehşetin telafisinin olanaksız olduğu gerçeğini de gözden kaçırmamak gerekir.
  2. Her iki haber programının yayımlanmasından sonra meslektaşlarımız tarafından basına yapılan açıklamalar, kapsayıcı bir bakıştan ve çözüm üretmekten uzak olup, o görüntüleri izleyen hemen her insanın yaşayabileceği dehşet duygusunu dile getirmekten ya da tedavi ve rehabilitasyon için özel kurumların da bulunduğu haberini vermekten öteye gitmemiştir. Bu açıklamalar hem damgalamayı pekiştirecek niteliktedir, hem de ruh sağlığının öncelikle kamu hizmeti niteliğinde olduğu gerçeğini göz ardı etmektedir.