TPD Basın Açıklaması: Dünya Yoksullukla Mücadele Günü

psikiyatri.org.tr /

 TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ

Dünya Yoksullukla Mücadele Günü

Basın Açıklaması

 17 Ekim 2014   

“Yoksulluktan kurtulmak için çok sayıda şeye aynı anda ihtiyaç vardır: Okul, sağlık ve altyapı ki bunlar topluma yapılan yatırımlardır. Öte yandan, fırsatlara, bilgiye, işe ve insan haklarına da ihtiyaç vardır.

Hans Rosling

Yoksulluk günlük temel ihtiyaçları karşılayacak ekonomik güce sahip olamama durumu olarak tanımlanmaktadır. Bu dar tanıma göre yiyecek, içecek, barınma gibi ihtiyaçlar temel ihtiyaçlar kapsamına alınmaktadır, ancak günümüzde yoksulluk yalnızca bu kavramlarla değil, eğitim, meslek, sağlık hizmetlerine ulaşım ve sağlık eşitsizlikleri, etnisite, yaşanılan ortamın fiziki koşulları gibi çok sayıda farklı parametreyi de kapsamaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından 2008 yılında hazırlanan “Tüketim Harcamaları, Yoksulluk ve Gelir Dağılımı” raporuna göre; 2006 yılında Türkiye nüfusunun % 0.74’ü açlık sınırının, TUİK 2013 verilerine göre nüfusun %15’i yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Daha çarpıcı olan sonuç ise, yine 2013 verilerine göre toplumun %13’üsürekli yoksulluk riski altındabulunmaktadır. Yoksulluk oranıdışında, toplumdaki gelir dağılımıeşitsizliğide giderek derinleşen bir sorundur. Türkiye’de en zengin kesimin geliri, en yoksul kesimin gelirinin 8 katına ulaşmıştır.

Yoksulluk ve Ruh Sağlığı

Yoksulluk ve ruh sağlığı arasındaki ilişki uzun yıllardır bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün 2006 yılında yayınlanmış olan ve Avrupa’da ki sağlık eşitsizliklerinin incelendiği rapora göre düşük sosyo-ekonomik düzeyde olma ruhsal hastalık sıklığını arttırmaktadır. Yoksulluk ve yoksullukla ilişkili parametreler kullanılarak yapılan araştırmalarda yoksulluk sınırı altında yasayan insanlarda depresyonun yoksulluk sınırının üzerinde yaşayan insanlara göre en az 2 kat faha sık olduğu gösterilmiştir.

Yoksulluk ile şizofreni ve şizofreni belirtilerinin de ilişkisi bilinmektedir. Türkiye’de yürütülmekte olan bir izlem çalışmasının verilerine göre psikotik bozukluklar, psikotik belirtiler ve psikoz-benzeri yaşantıların mahallelerin sosyal sermayesi, yoksulluk, azınlık olmak ve işsizlik ortalaması ile ilişkili olduğu saptanmıştır.

Yoksulluk ile ruh sağlığı ilişkisi aslında sanıldığı gibi tek yönlü değildir. Ruhsal sorunlara sahip olan bireylerin, yoksulluk ve yoksullukla ilişkili sorunlara daha açık olduğu da bilinmektedir. Başta toplum içinde ruhsal hastalıkları olan bireylerin damgalanması olmak üzere, bu hastalıklara bağlı yeti yitimi gibi hastalığa bağlı sorunlar bireylerin ekonomik zorluklara daha sık maruz kalmasına neden olmakta ve eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşılmasını zorlaştırmaktadır. Sosyal destek sistemlerinin yetersiz olduğu toplumlarda yoksulluk ve ruhsal hastalıklar arasında çözülemeyen bir kısır döngü kaçınılmaz olmaktadır.

Önce Kadınlar, Çocuklar ve Yaşlılar

Yoksulluk özellikle kadınlar, çocuklar ve yaşlıları etkilemektedir. Kadınlarda yoksulluk ve dolaylı sonuçlarının ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediğine dair çok sayıda veri bulunmaktadır. Gerek toplumsal roller, gerekse izlenen hatalı devlet politikaları kadınları ekonomik ihtiyaçlarını karşılamaktan ve sosyal haklarından alıkoymakta ve yoksulluğun dolaylı sonuçlarına direk maruz bırakmaktadır. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından 2011’de yayınlanan “Türkiye’de Kadının Durumu” raporuna göre kadınların işgücüne katılma oranının 1990’li yıllardan bugüne giderek düştüğü gözlenmektedir. Düşük gelir, sosyal eşitsizlikler, düşük eğitim düzeyi, stres yaratan olaylara maruziyet gibi yoksullukla ilişkili pek çok durumun kadınlarda gerek depresyon gerekse travma sonrası stres bozukluğuna daha sık yol açtığı bilinmektedir.

Erken çocukluk döneminde yoksulluk ve sürekli yoksulluğun ergenlik döneminde gerek depresyon gerekse kaygı bozukluklarının riskini 1.5-2 kat arttırdığını göstermektedir.

Yaşlılar da yoksulluğa bağlı ruhsal hastalıklar açısından risk altındadır. Ülkemizde yapılan çalışmalarda, kadınlarda ve eğitim düzeyi düşük olan yaşlı bireylerde depresif bozuklukların daha sık olduğu gösterilmiştir. Alzheimer hastalığının önemli bir bulgusu olan unutkanlık ve bununla bağlantılı diğer belirtilerin de benzer şekilde eğitim düzeyi düşük olan yaşlı bireylerde daha sık olduğu bilinmektedir.

Son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde kendi topraklarından savaş, politik nedenlerden ötürü kaçan mülteciler de yoksullukla sıkça karşı karşıya kalmakta ve sığındıkları ülkelerde mültecilere yönelik sosyal haklara sahip olamadıkları durumlarda bu sorun daha da derinleşmektedir. Barınma sorunları, işsizlik, sağlık eşitsizlikleri, toplumsal dışlanma, sosyal destek sistemlerinin yetersizliği gibi sorunlar mültecilerde ruhsal sağlık açısından ciddi risk oluşturmaktadır ve hemen tüm psikiyatrik hastalıkların sıklığında artışa neden olmaktadır. Ülkemizde son yıllarda sayısı yarım milyona ulasan Suriyeli göçmenler savaşın neden olduğu travmanın yanı sıra, yukarıda sayılan durumlar nedeniyle ilave ruhsal sorunlarla karşı karşıyadır. Devletin özellikle de bu alanda deneyimli sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde bu kişilere etkin sağlık hizmeti sunması gerekmektedir.

Psikiyatri ve Yoksulluk

Psikiyatri biliminin sadece ruhsal bozuklukların tedavisiyle ilgilenen bir bilim dalı olduğu şeklindeki yaygın kanıya rağmen, bizler, ruh sağlığı alanında çalışan hekimler biliyoruz ki, ruh sağlığı kişinin içinde yaşadığı toplumsal dinamikler ve bunların sonuçlarından bağımsız değildir. Ruhsal hastalıkların tedavisinden daha önemlisi, bu hastalıklara yol açan ve önlenebilen risk faktörlerinin ortadan kaldırılması ruh sağlığı hizmetlerinin olmazsa olmazıdır. Artık sadece gelir düzeyiyle değerlendirilmeyen yoksulluk psikiyatrinin koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin organizasyonu ve uygulanması için en temel müdahale alanlarından biridir.

Türkiye Psikiyatri Derneği olarak;

  • Yoksullukla mücadelede etkin bir devlet politikasının acilen hayata geçirilmesini
  • Özellikle riskli gruplar basta olmak üzere tüm toplumda gelir dağılımındaki adaletsizliğin önlenebilmesi için yapılacak çalışmaların bir proje değil, öncelik haline getirilmesini
  • Riskli gruplara (çocuklar, ergenler, kadınlar, azınlıklar) yönelik yoksullukla mücadele planı kapsamında, yoksulluğun tüm sonuçlarına yönelik (eğitime ve sağlık hizmetlerine ulaşma, istihdam) pozitif ayrımcılık yapılmasını
  • Yoksulluk ve ilişkili ruhsal hastalıklarda sosyal destek sistemlerinin güçlendirilmesini
  • Türkiye’de yoksulluk ve ruh sağlığına etkilerine yönelik araştırmaların sistematik hale getirilmesini
  • Yıllardır tekrar ettiğimiz gibi, ruh sağlığı yasasının acilen çıkarılmasını
  • Yoksulluk ve bunun sonuçları ile ilgili koruyucu hekimlik hizmetlerinin geliştirilmesini
  • Ruh sağlığı alanında daha etkin hizmet verilmesini sağlamak amacıyla ruh sağlığına ayrılan bütçenin ve genel hastanelerde psikiyatri yatak sayısının, gündüz hastanelerinin ve ayaktan tedavi birimlerinin sayısının ve niteliğinin arttırılmasını talep ediyoruz.

Uz. Dr. Neşe Direk

Türkiye Psikiyatri Derneği

Koruyucu Ruh Sağlığı Çalışma Birimi